Kürtler Cumhuriyet tarihi boyunca ilk defa devlet tarafından bu kadar ciddi bir şekilde muhatap alındı… Kürt kimliğinin yanı sıra bütün etnik kimliklerin anayasal güvenceye kavuşturulacağı, özgürlüklerin, insan haklarının ve demokrasinin gerçek manada yaşandığı, hukukun herkese eşit uygulandığı Yeni Türkiye'ye Kürtler de Türkler de çok yaklaşmıştı. Yeni Türkiye yeni anayasa yapmak için en uygun zamanı yakalamıştı ancak silahlar devreye girince herşey en başa döndü… Yine bombalar, katliamlar, cinayetler, pusular, araba yakmalar, adam kaçırmalar ve şehit cenazeleriyle karşı karşıyayız.
Neden bu duruma gelindi? Çözüm sürecini bozan taraf kim? Türkiye toplumu çözüm sürecine sahip çıktı mı? Pkk Kürtlerin temsilcisi midir? HDP PKK'nin siyasi kanadı mıdır? Ak Parti ve HDP, Çözüm Sürecinin devamı için ellerinden gelen her şeyi yaptılar mı? CHP ve MHP'nin gelinen bugünkü noktadaki payları nedir? Selahattin Demirtaş bir proje midir ? Cumhurbaşkanı Erdoğan'a belli kesimlerce duyulan nefretin temel sebebi Çözüm sürecindeki kararlığı mıdır ? Bütün bu sorulara hakkaniyetli cevaplar vermeliyiz. Etnik kimliğimizi bir kenara bırakıp konuşmalıyız…
PKK Kürtlerin temsilcisi değil diyoruz ardından HDP PKK'nin siyasi kanadı diyoruz. HDP'ye ‘PKK ile arana mesafe koy' çağrılarına HDP kanadı her seferinde olumsuz yanıtlar veriyor ve buna rağmen Türkiye toplumunun yüzde 13'ü yani 6 milyon insan HDP'ye oy veriyor 80 milletvekiliyle meclise taşıyor. Kaldı ki HDP'ye oy verenlerin tamamı Kürt değil…Peki HDP Türkiye toplumunun kendisine verdiği bu mesajı anladı mı? Hiç anlamadı yada eli kolu bağlı olduğu için çaresiz kaldı. Seslerini yükselttikleri anda Kandil'den fırça yediler.
Tüm bu gerçeklerin ışığında HDP için çözüm sürecinde etkisizdir kendi fikrini söyleyemeyecek kadar da acizdir diyebiliriz. Asıl ilginç olan nokta Azılı Kürt düşmanlarının, demokrasi ve sivil siyaset düşmanlarının HDP ile aynı safta buluşmasıdır ortak hedefleri Cumhurbaşkanı Erdoğan… Böyle şey olabilir mi? Erdoğan azılı Kürt düşmanlarına rağmen, yazılı görsel medyadaki tetikçilerine ve çözüm sürecinin bitmesi için ağızlarından salyalar akıtarak Türkiye'yi istikrarsızlaştırmak isteyen kandan beslenen şer odaklarına rağmen Çözüm süreci için ‘ben bu yola bedenimi koydum' demiştir. Bu kitle tarafından Cumhurbaşkanı Erdoğan karşı duyulan nefretin sebebi Oslo görüşmeleridir, Habur'dur, çatışmasızlıktır, Dolmabahçe'dir. Ne acıdır ki Kürt meselesinin çözülmesini istemeyenler HDP ile aynı saftadır…
Özellikle Kürtler bir karar vermelidir ve şu gerçeği de görmelidir. Siyaset yolumu Allah'ına kadar bu yolu Türkiye toplumu HDP'ye açmıştır. MHP'yi İstanbul'da HDP'nin altında bırakmıştır.80 milletvekiliyle güçlü bir şekilde meclise taşımıştır. Türkiye toplumu üzerine düşeni yapmıştır Kürt sorununun çözümü için HDP'ye sivil siyaset arenasında geniş bir alan açmıştır. Ancak başta Demirtaş olmak üzere Kandil'de büyük bir yanılgı içerisinde bu mesajı doğru okuyamamıştır. Demirtaş aldığı oy'ları kendisinin sanarken, Kandil ise bu oyların tamamını Kürt oyu sanıyor. Görülmesi gereken şudur Türkiye toplumu kan istemiyor. Kürtler için adam öldürmeyin, polise, askere kuşun sıkmayın böyle yaparak Kürtlere en büyük zararı veriyorsunuz. Elde silahla siyaset olmaz.
MHP ve CHP çözüm sürecinin bitme noktasına gelmesinde masum değiller sorumludurlar, Türkiye'nin en önemli sorununda klasik eski Türkiye diliyle konuştular ellerini taşın altına koymadılar. Herşeyi hükümetin üzerine yıktılar milletin kendilerine verdiği görevlerin gereğini yerine getirmedirler .Siyasi başarısızlıklarını çözüm sürecindeki tıkanıklık üzerinden unutturmaya çalışıyorlar. Herşeye rağmen Türkiye güçlü bir ülkedir normalleşme sürecine çok hızlı girecektir…
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Barış Aydın
Erdoğan olmadan Çözüm süreci olmaz
Kürtler Cumhuriyet tarihi boyunca ilk defa devlet tarafından bu kadar ciddi bir şekilde muhatap alındı… Kürt kimliğinin yanı sıra bütün etnik kimliklerin anayasal güvenceye kavuşturulacağı, özgürlüklerin, insan haklarının ve demokrasinin gerçek manada yaşandığı, hukukun herkese eşit uygulandığı Yeni Türkiye'ye Kürtler de Türkler de çok yaklaşmıştı. Yeni Türkiye yeni anayasa yapmak için en uygun zamanı yakalamıştı ancak silahlar devreye girince herşey en başa döndü… Yine bombalar, katliamlar, cinayetler, pusular, araba yakmalar, adam kaçırmalar ve şehit cenazeleriyle karşı karşıyayız.
Neden bu duruma gelindi? Çözüm sürecini bozan taraf kim? Türkiye toplumu çözüm sürecine sahip çıktı mı? Pkk Kürtlerin temsilcisi midir? HDP PKK'nin siyasi kanadı mıdır? Ak Parti ve HDP, Çözüm Sürecinin devamı için ellerinden gelen her şeyi yaptılar mı? CHP ve MHP'nin gelinen bugünkü noktadaki payları nedir? Selahattin Demirtaş bir proje midir ? Cumhurbaşkanı Erdoğan'a belli kesimlerce duyulan nefretin temel sebebi Çözüm sürecindeki kararlığı mıdır ?
Bütün bu sorulara hakkaniyetli cevaplar vermeliyiz. Etnik kimliğimizi bir kenara bırakıp konuşmalıyız…
PKK Kürtlerin temsilcisi değil diyoruz ardından HDP PKK'nin siyasi kanadı diyoruz. HDP'ye ‘PKK ile arana mesafe koy' çağrılarına HDP kanadı her seferinde olumsuz yanıtlar veriyor ve buna rağmen Türkiye toplumunun yüzde 13'ü yani 6 milyon insan HDP'ye oy veriyor 80 milletvekiliyle meclise taşıyor. Kaldı ki HDP'ye oy verenlerin tamamı Kürt değil…Peki HDP Türkiye toplumunun kendisine verdiği bu mesajı anladı mı? Hiç anlamadı yada eli kolu bağlı olduğu için çaresiz kaldı. Seslerini yükselttikleri anda Kandil'den fırça yediler.
Tüm bu gerçeklerin ışığında HDP için çözüm sürecinde etkisizdir kendi fikrini söyleyemeyecek kadar da acizdir diyebiliriz. Asıl ilginç olan nokta Azılı Kürt düşmanlarının, demokrasi ve sivil siyaset düşmanlarının HDP ile aynı safta buluşmasıdır ortak hedefleri Cumhurbaşkanı Erdoğan… Böyle şey olabilir mi? Erdoğan azılı Kürt düşmanlarına rağmen, yazılı görsel medyadaki tetikçilerine ve çözüm sürecinin bitmesi için ağızlarından salyalar akıtarak Türkiye'yi istikrarsızlaştırmak isteyen kandan beslenen şer odaklarına rağmen Çözüm süreci için ‘ben bu yola bedenimi koydum' demiştir. Bu kitle tarafından Cumhurbaşkanı Erdoğan karşı duyulan nefretin sebebi Oslo görüşmeleridir, Habur'dur, çatışmasızlıktır, Dolmabahçe'dir. Ne acıdır ki Kürt meselesinin çözülmesini istemeyenler HDP ile aynı saftadır…
Özellikle Kürtler bir karar vermelidir ve şu gerçeği de görmelidir. Siyaset yolumu Allah'ına kadar bu yolu Türkiye toplumu HDP'ye açmıştır. MHP'yi İstanbul'da HDP'nin altında bırakmıştır.80 milletvekiliyle güçlü bir şekilde meclise taşımıştır. Türkiye toplumu üzerine düşeni yapmıştır Kürt sorununun çözümü için HDP'ye sivil siyaset arenasında geniş bir alan açmıştır. Ancak başta Demirtaş olmak üzere Kandil'de büyük bir yanılgı içerisinde bu mesajı doğru okuyamamıştır. Demirtaş aldığı oy'ları kendisinin sanarken, Kandil ise bu oyların tamamını Kürt oyu sanıyor. Görülmesi gereken şudur Türkiye toplumu kan istemiyor. Kürtler için adam öldürmeyin, polise, askere kuşun sıkmayın böyle yaparak Kürtlere en büyük zararı veriyorsunuz. Elde silahla siyaset olmaz.
MHP ve CHP çözüm sürecinin bitme noktasına gelmesinde masum değiller sorumludurlar, Türkiye'nin en önemli sorununda klasik eski Türkiye diliyle konuştular ellerini taşın altına koymadılar. Herşeyi hükümetin üzerine yıktılar milletin kendilerine verdiği görevlerin gereğini yerine getirmedirler .Siyasi başarısızlıklarını çözüm sürecindeki tıkanıklık üzerinden unutturmaya çalışıyorlar. Herşeye rağmen Türkiye güçlü bir ülkedir normalleşme sürecine çok hızlı girecektir…