Ortadoğu yeniden dizayn edilirken Türkiye bu oyunun dışında kalamazdı eğer kalsaydı bugünkü durumundan çok daha kötü olurdu. Nitekim yaşananlara baktığımızda Türkiye'yi Suriye'ye çevirmek isteyen iç ve dış küresel güçlerin ortak ittifakını görüyoruz. Çünkü Türkiye bölgede güçlenen sözü dinlenen bir noktaya geldi. Türkiye uluslararası arenada kendisini kabullendirdi. Hataları ve yanlışları olmuştur ancak bu, güçlü Türkiye gerçeğini değiştirmez. Herkes kararını vermelidir Türkiye'den yana mı olacağız, küresel güçlerin oyuncağı mı olacağız ? Elbette devletimizin yanında olmalıyız.
Türkiye'de hergün kan akıyor, gençlerimiz ölüyor, askerimiz, polisimiz şehit düşüyor. Böyle bir durumda kim huzurlu olabilir ? …
1128 Akademisyenimiz bir bildiri yayınladı Devleti suçladılar Pkk'yı kınamadılar. Ben akademisyenlere saygı duyuyorum ancak fikirlerine katılmayıp son derece yanlış buluyorum. Çünkü siz çatışma dediğinizde iki taraf olduğunu kabul etmiş sayılırsınız ardından tek tarafı suçlayamazsınız böyle yaptığınız için çatışmanın derinleşmesine sebep olursunuz. Gördüğünüz tepkinin temel sebebi budur. Sizlerin bu ülkede her konuda söz söyleme hakkı kadar sorumluluğunuz da vardır. Barış ikliminin yeniden gelmesine vesile olabilecek sayıya ulaşmışken, her iki tarafa da sesinizi duyuracak güce sahipken nasıl böyle bir yanlışa düştünüz yazık hem de çok yazık…
Akademisyenlerimizin bildirisi özünde ne diyor ‘devlet silah bıraksın ‘ bunu anlamak mümkün değil. Hiçbir ülkede devlet silah bırakmaz. Eğer gerçekten Çözüm süreci yeniden başlasın analar ağlamasın diyorsanız; kalemlerinizi tutan yok her iki tarafa da hakkaniyetli bir çağrıda bulunun tarihe not düşün daha zaman varken bunu yapabilirsiniz…
Leyla Zana Akademisyenlerimiz için büyük bir örnektir. Leyla Zana Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan randevu talep etti kabul gördü. Yaşanan çatışmalara kayıp-kazanç yaklaşımıyla bakmanın günümüz dünyasında karşılığı yok ayrıca bu bakış açısı son derece tehlikelidir. Mesele bir annenin gözyaşlarının dindirilmesiyse her yol denenmelidir. Leyla Zana-Cumhurbaşkanı Erdoğan görüşmesi önemlidir. HDP bu görüşme talebinden ders çıkarmalıdır. Yüzde 13,2 gibi önemli bir oy oranını yakalayıp, daha sonra hiçbir gereği yokken radikal sol yapılanmaların rüzgarına kapılan Selahattin Demirtaş'tan beklenen Türkiye'nin normalleşmesine katkı sunmasıdır, karışmasına değil…
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Leyla Zana'yla görüşeceğini söylemesi hala hiçbir şeyin geç olmadığının en açık ifadesidir. Bundan sonrası sorunun muhataplarına kalmıştır. Devletin en tepesi ‘gelin konuşalım' derken,siz devleti terör yapmakla suçlarsanız en büyük haksızlığı yapmış olursunuz.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın tavrından anladığımız akademisyenlerimiz adaletli bir bildiri yayımlasalardı devletin en tepesinden en güçlü olumlu karşılığı bulacaklardı ancak akademisyenler böyle yapmak yerine ortamı daha da gerdiler…Birkez daha görüldü ki Türkiye'nin en temel sorunlarından biriside hiç okumamışları değil çok okumuşlarıdır, dileğimiz Türkiye'nin biran önce normalleşmesi ve yeniden bahar havasına dönmesidir hala zamanı varken acıları derinleştirmek değil iyileştirmek için çalışmalıyız… Aydınlar, Akademisyenler, Yazarlar, Çizerler, Sanatçılar böyle bir zamanda konuşmayacaklarsa ne zaman konuşacaklar ?
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Barış Aydın
Ölmek ve öldürmek arasında fark var mı ?
Ortadoğu yeniden dizayn edilirken Türkiye bu oyunun dışında kalamazdı eğer kalsaydı bugünkü durumundan çok daha kötü olurdu. Nitekim yaşananlara baktığımızda Türkiye'yi Suriye'ye çevirmek isteyen iç ve dış küresel güçlerin ortak ittifakını görüyoruz. Çünkü Türkiye bölgede güçlenen sözü dinlenen bir noktaya geldi. Türkiye uluslararası arenada kendisini kabullendirdi. Hataları ve yanlışları olmuştur ancak bu, güçlü Türkiye gerçeğini değiştirmez. Herkes kararını vermelidir Türkiye'den yana mı olacağız, küresel güçlerin oyuncağı mı olacağız ? Elbette devletimizin yanında olmalıyız.
Türkiye'de hergün kan akıyor, gençlerimiz ölüyor, askerimiz, polisimiz şehit düşüyor. Böyle bir durumda kim huzurlu olabilir ? …
1128 Akademisyenimiz bir bildiri yayınladı Devleti suçladılar Pkk'yı kınamadılar. Ben akademisyenlere saygı duyuyorum ancak fikirlerine katılmayıp son derece yanlış buluyorum. Çünkü siz çatışma dediğinizde iki taraf olduğunu kabul etmiş sayılırsınız ardından tek tarafı suçlayamazsınız böyle yaptığınız için çatışmanın derinleşmesine sebep olursunuz. Gördüğünüz tepkinin temel sebebi budur. Sizlerin bu ülkede her konuda söz söyleme hakkı kadar sorumluluğunuz da vardır. Barış ikliminin yeniden gelmesine vesile olabilecek sayıya ulaşmışken, her iki tarafa da sesinizi duyuracak güce sahipken nasıl böyle bir yanlışa düştünüz yazık hem de çok yazık…
Akademisyenlerimizin bildirisi özünde ne diyor ‘devlet silah bıraksın ‘ bunu anlamak mümkün değil. Hiçbir ülkede devlet silah bırakmaz. Eğer gerçekten Çözüm süreci yeniden başlasın analar ağlamasın diyorsanız; kalemlerinizi tutan yok her iki tarafa da hakkaniyetli bir çağrıda bulunun tarihe not düşün daha zaman varken bunu yapabilirsiniz…
Leyla Zana Akademisyenlerimiz için büyük bir örnektir. Leyla Zana Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan randevu talep etti kabul gördü. Yaşanan çatışmalara kayıp-kazanç yaklaşımıyla bakmanın günümüz dünyasında karşılığı yok ayrıca bu bakış açısı son derece tehlikelidir. Mesele bir annenin gözyaşlarının dindirilmesiyse her yol denenmelidir. Leyla Zana-Cumhurbaşkanı Erdoğan görüşmesi önemlidir. HDP bu görüşme talebinden ders çıkarmalıdır. Yüzde 13,2 gibi önemli bir oy oranını yakalayıp, daha sonra hiçbir gereği yokken radikal sol yapılanmaların rüzgarına kapılan Selahattin Demirtaş'tan beklenen Türkiye'nin normalleşmesine katkı sunmasıdır, karışmasına değil…
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Leyla Zana'yla görüşeceğini söylemesi hala hiçbir şeyin geç olmadığının en açık ifadesidir. Bundan sonrası sorunun muhataplarına kalmıştır. Devletin en tepesi ‘gelin konuşalım' derken,siz devleti terör yapmakla suçlarsanız en büyük haksızlığı yapmış olursunuz.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın tavrından anladığımız akademisyenlerimiz adaletli bir bildiri yayımlasalardı devletin en tepesinden en güçlü olumlu karşılığı bulacaklardı ancak akademisyenler böyle yapmak yerine ortamı daha da gerdiler…Birkez daha görüldü ki Türkiye'nin en temel sorunlarından biriside hiç okumamışları değil çok okumuşlarıdır, dileğimiz Türkiye'nin biran önce normalleşmesi ve yeniden bahar havasına dönmesidir hala zamanı varken acıları derinleştirmek değil iyileştirmek için çalışmalıyız… Aydınlar, Akademisyenler, Yazarlar, Çizerler, Sanatçılar böyle bir zamanda konuşmayacaklarsa ne zaman konuşacaklar ?