Eski Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun Sakarya'da yapmış olduğu açıklamada ‘Terörle mücadele konusunda defterler açılırsa birçok insan insan yüzüne çıkamaz.Bizi bugün eleştirenler insan yüzüne çıkamaz açık söylüyorum.Neden mi ? Gelin hafızanızı bir yoklayın.İleride bir gün Türkiye Cumhuriyeti tarihi yazıldığı zaman,eminim en kritik dönemlerden,birkaç aydan biri 7 Haziran ile 1 Kasım arasındaki dönem olarak yazılacaktır' dedi.Bu sözler özgül ağırlığı olmayan sıradan bir siyasetçinin ağzından çıksa kimse dikkate almazdı ancak Başbakanlık makamına gelmiş ve aynı zamanda saygın bir akademisyen olarak bilenen Davutoğlu tarafından dile getirilmesi başta HDP olmak üzere CHP'yi de harekete geçirdi.
Toplumun birçok kesiminde kafa karışıklığına sebeb olan bu sözler son derece tehlikelidir.Davutoğlu bahsettiği dönemde Başbakandı eğer insan yüzüne çıkamayacak birileri varsa kendiside bu isimler arasındadır.Davutoğlu bu talihsiz açıklaması ile saygınlığına gölge düşürmüştür.Bu açıklamanın elle tutulur hiçbir yanı yoktur.Böylesine ciddi iddiaları ortaya atarak kenara çekilirse emin olsun tarih kendisini de en ağır şekilde yazacaktır.Ne varsa evelemeden gevelemeden direk açıklamalıdır tehdit ederek hiçbir yere varamaz.Hele ki AK Parti üyesi iken böyle bir açıklamanın altına imza atıp susarsa başlattığı muhalif hareket doğmadan ölmüş olur.
Geçmişte birçok örneği var bu tarz konuşmaları toplum anında satın alır ancak devamı gelmez ise balon olduğuna inanılır ve patlatır.AK Parti içerisinde ciddi bir küskünler grubu olduğu aşikar eğer bunlar üzerinden bir siyasi hesap yapılıyorsa asla tutmayacaktır çünkü bugünün siyasi konjontüründe yeni bir siyasi hareketin tek başına iktidar olma şansı yoktur o zaman geriye tek bir amaç kalıyor düşmanlık siyaseti ve ne koparırsam AK Parti'yi zayıflatırım düşüncesi.AK Parti oy kaybediyor. Önemli düzeyde bir zihniyet revizyonu ihtiyacı var.Uzun süredir dillendirilen kabine değişikliği çare değildir, kimsenin elinde sihirli değnek yok.
MYK ve MKYK'da yapılacak köklü değişimden medet umanlar sadece kendi siyasi ikballerini düşünenlerdir. Öyleyse çözüm nerede ? Çözüm başta yargısal reformlarda yeniden güven ikliminin tesisindedir. Kucaklayıcı bir Yeni Anayasadadır.Bunun yoluda bölüp parçalamakta değil birleştirmektedir.Elbette eleştiri yapılmalıdır. Ancak suç itham etmek ve delillendirmemek sadece bu ülkeye düşman olanlara omuz verir.AK Parti'nin oy kaybetmesinin en büyük sebebi MHP'dir.Ancak AK Parti'yi MHP'ye mecbur bırakanlarda bugünün muhalifleridir.Sonuçta siyaset yapılıyor herkes biryere eklemlenmek ve ortak dili konuşmak zorunda aksi halde yeni sistemde tüm siyasi partiler erimesini durduramaz.
Ankara ve İstanbul seçimlerinden muhalefet ve İktidar partisi ders çıkarmamış gözüküyor.Diyarbakır,Van ve Mardin belediyelerine atanan kayyımlar İçişleri bakanlığının Anayasadan aldığı yetkilerle göreve getirilmişlerdir.Anayasa böyle bir hak veriyor Süleyman Soylu bu yetkisini kullanıyor.Bende kayyım atamalarını doğru bulmuyorum ancak yapılan işlem Anayasaya uygundur bu noktadan sonra saygı duymak gerekir.Elbette yakmadan yıkmadan ifade özgürlüğü çerçevesinde herkes eleştiri hakkını kullanacaktır kullanmalıdır ve bu eleştiri hakkını kullananlarında güvenliğinden İçişleri bakanı Soylu sorumludur.Ancak bu noktada da yine tehdit ve belaltı siyaseti uygulanıyor. Dünya alem bilir ki Soylu'ya bırakın hediye vermeyi teklif dahi edemezsiniz.Bugün ortaya çıkarılan hediye faturaları 23 Haziran seçimlerinde yokmuydu ?
Elbette vardı ancak hiçkimsenin sesi çıkmıyordu çünkü başkanların işine geliyordu bugün görevden almalar başlayınca ortaya çıkarıldı işte bu tehdit ve pusu siyasetidir ve asla tutmaz.O gün söylenseydi de anında müfettiş görevlendirilirdi bugünde görevlendirildi.İşgüzar memur yok mu ? Bakana hediye verdim diyerek fatura kestirmek çok mu zor ?Bunlar son derece çirkin siyasi hamlelerdir karşılığı yoktur.Kaldıki faturaların gerçekliği tam olarak anlaşılmadan medyaya servis edilmesi kötü niyetin en açık ifadesidir.Pusuya yatıp haysiyet cellatlığı yapanlar eninde sonunda bu yaptıklarının hesabını vereceklerdir.Aynı hatayı Ekrem İmamoğlu'da yapıyor.
Seçimi kazandığında herkes gibi bende kendisini kutladım son derece başarılı bir seçim kampanyası yürüttü ve anasının ak sütü gibi helal oylarla İstanbul belediye başkanı oldu.Bugün bakıyorsunuz sanki İstanbul büyükşehir belediyesi soyuluyormuş gibi,bütün gelirleri vakıflara derneklere aktarılıyormuş gibi açıklamalar yapıyor.Elde ettiği büyük başarıya gölge düşürüyor tehdit siyasetinin peşine takılıyor.Bunlar sadece AK Parti belediyelerinin değil bütün belediyelerin sivil toplum örgütlerine yaptıkları rutin yardımlardır ve bu dernek ve vakıflar toplum yararına çalışır herşey ortadadır.Varsa bir usülsüzlük yolsuzluk yetkili makamlar devreye girer gereğini yapar hiçkimsenin şüphesi olmasın.İçişleri bakanlığı Türk Hava Kurumu ve Kızılay üst yöneticeleri hakkında suç duyurusunda bulundu usül budur.Ne demek tüm yardımları kesmek böyle mi iktidara yürüyecek bu zihniyet.Millet olarak herbirimiz bu kirli siyasi hamlelerin karşısında durmalı ve bu zihniyete asla prim vermemeliyiz.
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Barış Aydın
Tehdit siyaseti başarılı olabilir mi?
Eski Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun Sakarya'da yapmış olduğu açıklamada ‘Terörle mücadele konusunda defterler açılırsa birçok insan insan yüzüne çıkamaz.Bizi bugün eleştirenler insan yüzüne çıkamaz açık söylüyorum.Neden mi ? Gelin hafızanızı bir yoklayın.İleride bir gün Türkiye Cumhuriyeti tarihi yazıldığı zaman,eminim en kritik dönemlerden,birkaç aydan biri 7 Haziran ile 1 Kasım arasındaki dönem olarak yazılacaktır' dedi.Bu sözler özgül ağırlığı olmayan sıradan bir siyasetçinin ağzından çıksa kimse dikkate almazdı ancak Başbakanlık makamına gelmiş ve aynı zamanda saygın bir akademisyen olarak bilenen Davutoğlu tarafından dile getirilmesi başta HDP olmak üzere CHP'yi de harekete geçirdi.
Toplumun birçok kesiminde kafa karışıklığına sebeb olan bu sözler son derece tehlikelidir.Davutoğlu bahsettiği dönemde Başbakandı eğer insan yüzüne çıkamayacak birileri varsa kendiside bu isimler arasındadır.Davutoğlu bu talihsiz açıklaması ile saygınlığına gölge düşürmüştür.Bu açıklamanın elle tutulur hiçbir yanı yoktur.Böylesine ciddi iddiaları ortaya atarak kenara çekilirse emin olsun tarih kendisini de en ağır şekilde yazacaktır.Ne varsa evelemeden gevelemeden direk açıklamalıdır tehdit ederek hiçbir yere varamaz.Hele ki AK Parti üyesi iken böyle bir açıklamanın altına imza atıp susarsa başlattığı muhalif hareket doğmadan ölmüş olur.
Geçmişte birçok örneği var bu tarz konuşmaları toplum anında satın alır ancak devamı gelmez ise balon olduğuna inanılır ve patlatır.AK Parti içerisinde ciddi bir küskünler grubu olduğu aşikar eğer bunlar üzerinden bir siyasi hesap yapılıyorsa asla tutmayacaktır çünkü bugünün siyasi konjontüründe yeni bir siyasi hareketin tek başına iktidar olma şansı yoktur o zaman geriye tek bir amaç kalıyor düşmanlık siyaseti ve ne koparırsam AK Parti'yi zayıflatırım düşüncesi.AK Parti oy kaybediyor. Önemli düzeyde bir zihniyet revizyonu ihtiyacı var.Uzun süredir dillendirilen kabine değişikliği çare değildir, kimsenin elinde sihirli değnek yok.
MYK ve MKYK'da yapılacak köklü değişimden medet umanlar sadece kendi siyasi ikballerini düşünenlerdir. Öyleyse çözüm nerede ? Çözüm başta yargısal reformlarda yeniden güven ikliminin tesisindedir. Kucaklayıcı bir Yeni Anayasadadır.Bunun yoluda bölüp parçalamakta değil birleştirmektedir.Elbette eleştiri yapılmalıdır. Ancak suç itham etmek ve delillendirmemek sadece bu ülkeye düşman olanlara omuz verir.AK Parti'nin oy kaybetmesinin en büyük sebebi MHP'dir.Ancak AK Parti'yi MHP'ye mecbur bırakanlarda bugünün muhalifleridir.Sonuçta siyaset yapılıyor herkes biryere eklemlenmek ve ortak dili konuşmak zorunda aksi halde yeni sistemde tüm siyasi partiler erimesini durduramaz.
Ankara ve İstanbul seçimlerinden muhalefet ve İktidar partisi ders çıkarmamış gözüküyor.Diyarbakır,Van ve Mardin belediyelerine atanan kayyımlar İçişleri bakanlığının Anayasadan aldığı yetkilerle göreve getirilmişlerdir.Anayasa böyle bir hak veriyor Süleyman Soylu bu yetkisini kullanıyor.Bende kayyım atamalarını doğru bulmuyorum ancak yapılan işlem Anayasaya uygundur bu noktadan sonra saygı duymak gerekir.Elbette yakmadan yıkmadan ifade özgürlüğü çerçevesinde herkes eleştiri hakkını kullanacaktır kullanmalıdır ve bu eleştiri hakkını kullananlarında güvenliğinden İçişleri bakanı Soylu sorumludur.Ancak bu noktada da yine tehdit ve belaltı siyaseti uygulanıyor. Dünya alem bilir ki Soylu'ya bırakın hediye vermeyi teklif dahi edemezsiniz.Bugün ortaya çıkarılan hediye faturaları 23 Haziran seçimlerinde yokmuydu ?
Elbette vardı ancak hiçkimsenin sesi çıkmıyordu çünkü başkanların işine geliyordu bugün görevden almalar başlayınca ortaya çıkarıldı işte bu tehdit ve pusu siyasetidir ve asla tutmaz.O gün söylenseydi de anında müfettiş görevlendirilirdi bugünde görevlendirildi.İşgüzar memur yok mu ? Bakana hediye verdim diyerek fatura kestirmek çok mu zor ?Bunlar son derece çirkin siyasi hamlelerdir karşılığı yoktur.Kaldıki faturaların gerçekliği tam olarak anlaşılmadan medyaya servis edilmesi kötü niyetin en açık ifadesidir.Pusuya yatıp haysiyet cellatlığı yapanlar eninde sonunda bu yaptıklarının hesabını vereceklerdir.Aynı hatayı Ekrem İmamoğlu'da yapıyor.
Seçimi kazandığında herkes gibi bende kendisini kutladım son derece başarılı bir seçim kampanyası yürüttü ve anasının ak sütü gibi helal oylarla İstanbul belediye başkanı oldu.Bugün bakıyorsunuz sanki İstanbul büyükşehir belediyesi soyuluyormuş gibi,bütün gelirleri vakıflara derneklere aktarılıyormuş gibi açıklamalar yapıyor.Elde ettiği büyük başarıya gölge düşürüyor tehdit siyasetinin peşine takılıyor.Bunlar sadece AK Parti belediyelerinin değil bütün belediyelerin sivil toplum örgütlerine yaptıkları rutin yardımlardır ve bu dernek ve vakıflar toplum yararına çalışır herşey ortadadır.Varsa bir usülsüzlük yolsuzluk yetkili makamlar devreye girer gereğini yapar hiçkimsenin şüphesi olmasın.İçişleri bakanlığı Türk Hava Kurumu ve Kızılay üst yöneticeleri hakkında suç duyurusunda bulundu usül budur.Ne demek tüm yardımları kesmek böyle mi iktidara yürüyecek bu zihniyet.Millet olarak herbirimiz bu kirli siyasi hamlelerin karşısında durmalı ve bu zihniyete asla prim vermemeliyiz.