10 Ocak, Dünya Çalışan Gazeteciler Günü olarak kutlanıyor… Bu gün gazetecilik mesleğini icra edenleri onurlandırmak için Türkiye'de 1961 yılından beri kutlanmakta. 10 Ocak 1961 tarihinde, basın çalışanlarının haklarını yasal güvence altına alan bir kanun yayımlandı, o tarihten itibaren de 1971 askeri muhtırası dönemi dışında bu özel gün kutlanmakta.
Bilindiği üzere, ünlü İngiliz devlet adamı Edmund Burke (1729-1797) tarafından medya “dördüncü kuvvet” olarak tanımlanmıştır. Demokratik toplumlarda kuvvetler ayrılığı prensibine bağlı olarak yasama, yürütme ve yargı erklerine ek olarak medya dördüncü erk olarak nitelenmektedir. Demokrasinin işlemesinin mümkün olması için bağımsız ve tarafsız medya organlarının varlığı elzemdir. Gerek kamuoyunu bilgilendirmek gerekse siyasal iktidarı denetlemek işlevine sahip olan medya, demokratik rejimlerde önemli bir rol üstlenmektedir.
Cumhuriyet'in kuruluş yıllarına baktığımızda, Atatürk ve arkadaşlarının milli mücadele ruhunu diri tutmak amacıyla haber ajansları kurdurduğu ve bu yolla Anadolu'nun her köşesine mücadele azmini yaymış olduğunu görmekteyiz. Öte yandan, çok partili siyasal hayata geçiş ile birlikte siyasal iktidara (Demokrat Parti yılları) muhalif yayın organlarının vücut bulduğu bilinmektedir. Bu bağlamda, 1960 darbesine giden yolda Adnan Menderes aleyhine yapılan yayınların rolüne vurgu yapmak, siyaset- medya ilişkilerini analiz ederken medyanın gücüne ışık tutması açısından önemlidir, diyebiliriz.
Ülkemiz özelinde medya-siyaset arasındaki amorf ilişki yapısına bakacak olursak her askeri darbe sonrası sansür ve hapse atılan gazetecilerin varlığı siyasi tarihimize damga vurmuştur, diyebiliriz.
Bağımsız ve tarafsız medyanın, demokrasilerin olmazsa olmaz bir unsuru olduğu gerçeğine 28 Şubat Süreci'nde gölge düştüğünü biliyoruz. 28 Şubat 1997'deki Milli Güvenlik Kurulu toplantısı sonrası Erbakan liderliğindeki Refahyol Hükümeti düşmüştür, bu süreçte, demokratik yollarla seçilen hükümet “yumuşak / post-modern” bir darbe ile düşürülmüştür. Bu sürece giden yolda ana akım medyada pompalanan “Laiklik elden gidiyor!” nidaları ve görsel medyada sunulan çarpık ve sapkın pratikler dine atfedilmiş ve bu söylemler de Refahyol Hükümeti'ni düşüren başlıca araçlardan biri olmuştur.
Aslına bakacak olursak, topluma haber ve bilgi sunan medya, bireylerin toplumsallaşmasına da katkı sağlayarak kamuoyu oluşturmaktadır. Kamuoyu da demokratik siyasal sistemlerin yapıtaşlarından biridir. Bu bağlamda, güçlü demokrasilerin ancak güçlü ve fonksiyonel medya araçlarıyla vücut bulacağı yadsınamaz bir gerçek.
Daha özgür ve demokratik günlere kavuşmak ümidiyle, gerek dünyanın gerekse yurdumuzun dört bir yanında zor şartlar altında doğru, gerçek, objektif ve etik habercilik görevini yerine getirerek vatandaşların haber alma hakkını her koşulda gerçekleştiren tüm basın emekçilerinin 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü kutlu olsun!
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Dr. Begüm Burak
Çalışan Gazeteciler gününe dair
10 Ocak, Dünya Çalışan Gazeteciler Günü olarak kutlanıyor… Bu gün gazetecilik mesleğini icra edenleri onurlandırmak için Türkiye'de 1961 yılından beri kutlanmakta. 10 Ocak 1961 tarihinde, basın çalışanlarının haklarını yasal güvence altına alan bir kanun yayımlandı, o tarihten itibaren de 1971 askeri muhtırası dönemi dışında bu özel gün kutlanmakta.
Bilindiği üzere, ünlü İngiliz devlet adamı Edmund Burke (1729-1797) tarafından medya “dördüncü kuvvet” olarak tanımlanmıştır. Demokratik toplumlarda kuvvetler ayrılığı prensibine bağlı olarak yasama, yürütme ve yargı erklerine ek olarak medya dördüncü erk olarak nitelenmektedir. Demokrasinin işlemesinin mümkün olması için bağımsız ve tarafsız medya organlarının varlığı elzemdir. Gerek kamuoyunu bilgilendirmek gerekse siyasal iktidarı denetlemek işlevine sahip olan medya, demokratik rejimlerde önemli bir rol üstlenmektedir.
Cumhuriyet'in kuruluş yıllarına baktığımızda, Atatürk ve arkadaşlarının milli mücadele ruhunu diri tutmak amacıyla haber ajansları kurdurduğu ve bu yolla Anadolu'nun her köşesine mücadele azmini yaymış olduğunu görmekteyiz. Öte yandan, çok partili siyasal hayata geçiş ile birlikte siyasal iktidara (Demokrat Parti yılları) muhalif yayın organlarının vücut bulduğu bilinmektedir. Bu bağlamda, 1960 darbesine giden yolda Adnan Menderes aleyhine yapılan yayınların rolüne vurgu yapmak, siyaset- medya ilişkilerini analiz ederken medyanın gücüne ışık tutması açısından önemlidir, diyebiliriz.
Ülkemiz özelinde medya-siyaset arasındaki amorf ilişki yapısına bakacak olursak her askeri darbe sonrası sansür ve hapse atılan gazetecilerin varlığı siyasi tarihimize damga vurmuştur, diyebiliriz.
Bağımsız ve tarafsız medyanın, demokrasilerin olmazsa olmaz bir unsuru olduğu gerçeğine 28 Şubat Süreci'nde gölge düştüğünü biliyoruz. 28 Şubat 1997'deki Milli Güvenlik Kurulu toplantısı sonrası Erbakan liderliğindeki Refahyol Hükümeti düşmüştür, bu süreçte, demokratik yollarla seçilen hükümet “yumuşak / post-modern” bir darbe ile düşürülmüştür. Bu sürece giden yolda ana akım medyada pompalanan “Laiklik elden gidiyor!” nidaları ve görsel medyada sunulan çarpık ve sapkın pratikler dine atfedilmiş ve bu söylemler de Refahyol Hükümeti'ni düşüren başlıca araçlardan biri olmuştur.
Aslına bakacak olursak, topluma haber ve bilgi sunan medya, bireylerin toplumsallaşmasına da katkı sağlayarak kamuoyu oluşturmaktadır. Kamuoyu da demokratik siyasal sistemlerin yapıtaşlarından biridir. Bu bağlamda, güçlü demokrasilerin ancak güçlü ve fonksiyonel medya araçlarıyla vücut bulacağı yadsınamaz bir gerçek.
Daha özgür ve demokratik günlere kavuşmak ümidiyle, gerek dünyanın gerekse yurdumuzun dört bir yanında zor şartlar altında doğru, gerçek, objektif ve etik habercilik görevini yerine getirerek vatandaşların haber alma hakkını her koşulda gerçekleştiren tüm basın emekçilerinin 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü kutlu olsun!