1 Ocak ve 19 Ocak 2014'te, Adana ve Hatay'da MİT tırlarının durdurulmasıyla başladılar: Türkiye Suriye'deki “cihatçılara” silah gönderiyordu ve “suçüstü” yakalanmıştı.
Star gazetesi yazarı (aynı zamanda “MİT Tırları İhaneti” kitabının da yazarı) Ersoy Dede, geçtiğimiz Pazar günkü yazısında, yaptığı araştırma sonucu, bu kumpasın işaret fişeğini Sözcü gazetesinin attığını yazdı. Gazete 16 Aralık 2013 günü, yani tırların durdurulmasından iki hafta önce “AKP'nin gönderdiği silahlar belgelendi” manşetiyle çıkmıştı. Sözcü'nün iddiasına göre “Türkiye kafa kesen El Kaidecilere 6 ayda 47 ton silah” yollamıştı.
Ersoy Dede, çok haklı olarak, “Mit tırlarını durdurmak kendi başına yetmez.. İçinde silah var demek de.. O silahların ne olduğunu söylemeniz gerekir sonuç alabilmek için” diyordu yazısında. Amaç Türkiye'yi radikal terör örgütlerine silah taşıyan ülke gibi gösterip uluslararası bir müdahaleye açık hale getirmekti.
Aslında bu iddiayı, Sözcü'den bir gün önce, 15 Aralık 2013'te, Hürriyet gazetesinden Tolga Tanış köşesinde yazmıştı. Muhtemelen Sözcü de ondan alarak, eli silahlı, sakallı, yüzleri maskeli adamların fotoğrafları eşliğinde haberleştirdi ve iki hafta sonra, ne tesadüfse, MİT tırları durduruldu. Asıl kıyamet de o zaman koptu.
Tolga Tanış silah gittiğini yazıyor ama kime gittiğini yazmıyordu (Yazıda El Kaide ismi başka bir referansla geçiyor, yani ima ediliyordu ama açık adres verilmemişti). Sözcü bunu daha açık yapmıştı. Çünkü Dede'nin söylediği gibi, sonuç almak için kime gönderildiğinin yazılması gerekiyordu.
Başta FETÖ'ye ait gazete ve televizyonlar olmak üzere çok sayıda medya organında tırların durdurulma anı görüntüleri sürekli yayınlandı. O dönem Cumhuriyet gazetesi Genel Yayın Yönetmeni yapılan Can Dündar da sonradan bu yayını yapanlar arasındaydı. Bugün “devletin gizli kalması gereken sırlarını ifşa etmek” suçlamasıyla kesinleşmiş 5 yıl 10 ay hapis cezası var ve kırmızı bültenle aranıyor. Dündar'ın ispiyonladığı Enis Berberoğlu da bu konuda bir süre hapis yattı.
Sonraki yıllar boyunca bu yalan sayısız kez tekrarlandı ve akıllara yerleşti. Bugün artık tırların durdurulup görüntülerin medyaya servis edilmesi olayının açık bir FETÖ kumpası olduğunu kanıtlarıyla biliyoruz. Ama herhangi bir muhalifle oturup konuştuğunuzda ikna olmadığını görüyorsunuz. Hem de Türkiye Fırat Kalkanı harekâtıyla binlerce DAEŞ üyesini imha etmiş, on binlercesine yurda giriş yasağı koymuş, binlercesini sınır dışı etmiş ve tutuklamış olmasına rağmen inanmıyorlar.
***
Bugün bu konuda çok önemli bir eşiğe gelmiş bulunuyoruz. Geçen hafta ABD Başkanı Trump, herkesi şaşırtan bir çıkışla Suriye'den çekileceklerini açıkladı ve karar Savunma Bakanı tarafından da imzalandı. Trump aynı zamanda, Erdoğan'la görüşmesinde “DAEŞ kalıntılarının Türkiye tarafından rahatlıkla temizlenebileceğini” söyledi.
Yani DAEŞ'le mücadele, yıllardır ona yardım ettiği, silah taşıdığı, yaralılarını tedavi ettiği söylenen Türkiye'ye “emanet edildi”. Hem de DAEŞ'e karşı kurulan koalisyonun en güçlü ve etkin üyesinin, en yetkili ismi olan ABD Başkanı tarafından.
FETÖ'cülerin, PKK'lıların, Dündar gibi kaçakların ve maalesef bilumum solcuların yıllardır sakız gibi çiğnediği bir büyük yalan daha tamamen çöktü. Türkiye'nin DAEŞ veya benzeri terör örgütlerine, bırakın yardım etmeyi, bunları temizleyebilecek yegâne güç olduğu tescillendi. Herkes kendi yalanının enkazı altında kaldı.
Peki, bundan utanıp özür dileyen ya da en azından hatasını kabul eden çıkacak mı? Hiç sanmıyorum. Yalan haber üretip yaymanın hesabı sorulmadıkça, özür bir yana, ilk fırsatta tekrarlayacaklarından hiç kuşkum yok. Şirazeden çıkmış bizdeki muhalefet düşman başına.
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Cengiz Alğan
ABD çekilirken çöken o büyük yalan
1 Ocak ve 19 Ocak 2014'te, Adana ve Hatay'da MİT tırlarının durdurulmasıyla başladılar: Türkiye Suriye'deki “cihatçılara” silah gönderiyordu ve “suçüstü” yakalanmıştı.
Star gazetesi yazarı (aynı zamanda “MİT Tırları İhaneti” kitabının da yazarı) Ersoy Dede, geçtiğimiz Pazar günkü yazısında, yaptığı araştırma sonucu, bu kumpasın işaret fişeğini Sözcü gazetesinin attığını yazdı. Gazete 16 Aralık 2013 günü, yani tırların durdurulmasından iki hafta önce “AKP'nin gönderdiği silahlar belgelendi” manşetiyle çıkmıştı. Sözcü'nün iddiasına göre “Türkiye kafa kesen El Kaidecilere 6 ayda 47 ton silah” yollamıştı.
Ersoy Dede, çok haklı olarak, “Mit tırlarını durdurmak kendi başına yetmez.. İçinde silah var demek de.. O silahların ne olduğunu söylemeniz gerekir sonuç alabilmek için” diyordu yazısında. Amaç Türkiye'yi radikal terör örgütlerine silah taşıyan ülke gibi gösterip uluslararası bir müdahaleye açık hale getirmekti.
Aslında bu iddiayı, Sözcü'den bir gün önce, 15 Aralık 2013'te, Hürriyet gazetesinden Tolga Tanış köşesinde yazmıştı. Muhtemelen Sözcü de ondan alarak, eli silahlı, sakallı, yüzleri maskeli adamların fotoğrafları eşliğinde haberleştirdi ve iki hafta sonra, ne tesadüfse, MİT tırları durduruldu. Asıl kıyamet de o zaman koptu.
Tolga Tanış silah gittiğini yazıyor ama kime gittiğini yazmıyordu (Yazıda El Kaide ismi başka bir referansla geçiyor, yani ima ediliyordu ama açık adres verilmemişti). Sözcü bunu daha açık yapmıştı. Çünkü Dede'nin söylediği gibi, sonuç almak için kime gönderildiğinin yazılması gerekiyordu.
Başta FETÖ'ye ait gazete ve televizyonlar olmak üzere çok sayıda medya organında tırların durdurulma anı görüntüleri sürekli yayınlandı. O dönem Cumhuriyet gazetesi Genel Yayın Yönetmeni yapılan Can Dündar da sonradan bu yayını yapanlar arasındaydı. Bugün “devletin gizli kalması gereken sırlarını ifşa etmek” suçlamasıyla kesinleşmiş 5 yıl 10 ay hapis cezası var ve kırmızı bültenle aranıyor. Dündar'ın ispiyonladığı Enis Berberoğlu da bu konuda bir süre hapis yattı.
Sonraki yıllar boyunca bu yalan sayısız kez tekrarlandı ve akıllara yerleşti. Bugün artık tırların durdurulup görüntülerin medyaya servis edilmesi olayının açık bir FETÖ kumpası olduğunu kanıtlarıyla biliyoruz. Ama herhangi bir muhalifle oturup konuştuğunuzda ikna olmadığını görüyorsunuz. Hem de Türkiye Fırat Kalkanı harekâtıyla binlerce DAEŞ üyesini imha etmiş, on binlercesine yurda giriş yasağı koymuş, binlercesini sınır dışı etmiş ve tutuklamış olmasına rağmen inanmıyorlar.
***
Bugün bu konuda çok önemli bir eşiğe gelmiş bulunuyoruz. Geçen hafta ABD Başkanı Trump, herkesi şaşırtan bir çıkışla Suriye'den çekileceklerini açıkladı ve karar Savunma Bakanı tarafından da imzalandı. Trump aynı zamanda, Erdoğan'la görüşmesinde “DAEŞ kalıntılarının Türkiye tarafından rahatlıkla temizlenebileceğini” söyledi.
Yani DAEŞ'le mücadele, yıllardır ona yardım ettiği, silah taşıdığı, yaralılarını tedavi ettiği söylenen Türkiye'ye “emanet edildi”. Hem de DAEŞ'e karşı kurulan koalisyonun en güçlü ve etkin üyesinin, en yetkili ismi olan ABD Başkanı tarafından.
FETÖ'cülerin, PKK'lıların, Dündar gibi kaçakların ve maalesef bilumum solcuların yıllardır sakız gibi çiğnediği bir büyük yalan daha tamamen çöktü. Türkiye'nin DAEŞ veya benzeri terör örgütlerine, bırakın yardım etmeyi, bunları temizleyebilecek yegâne güç olduğu tescillendi. Herkes kendi yalanının enkazı altında kaldı.
Peki, bundan utanıp özür dileyen ya da en azından hatasını kabul eden çıkacak mı? Hiç sanmıyorum. Yalan haber üretip yaymanın hesabı sorulmadıkça, özür bir yana, ilk fırsatta tekrarlayacaklarından hiç kuşkum yok. Şirazeden çıkmış bizdeki muhalefet düşman başına.