Önce soruyu soralım: ABD'nin üç PKK yöneticisinin kellelerine ödül koymasını, Suriye'de çözüme en yakın aşamaya gelinmiş olmasından bağımsız düşünebilir miyiz?
ABD'nin Suriye topraklarındaki “proje ortağı” veya taşeronunun PYD-YPG olduğu tüm dünya tarafından biliniyor. Zaten bunu kendileri söylüyor. Hem siyasi ve ekonomik, hem de askeri destek verdiklerini saklamıyor, aksine apaçık ilan ediyorlar. ABD yönetimi Suriye'nin (ve Ortadoğu'nun) yeniden dizaynında, bölgede kalıcı olacağını ve bunu da PYD-YPG eliyle yapacağını her fırsatta belirtiyor. Buna pek itiraz eden de çıkmıyor.
Ancak ayaklarına bazı taşlar takılıyor. Bunların en büyüğü Türkiye. ABD'nin tüm oyalama çabalarına rağmen, PKK ve uzantılarına verilecek en ufak tavizi dahi kabul etmeyeceğini Amerikan yönetimlerine sayısız kez bildirdi. Sözle yetinmedi, Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı harekâtlarıyla askeri müdahale güç ve kararlılığını da gösterdi.
Üstelik önce Astana, sonra Soçi ve son olarak da Avrupa Birliği'nin omurgası iki ülkeyi de (Almanya-Fransa) dâhil ettiği İstanbul zirveleriyle, siyasi çözümün en önemli bileşeni olduğunu da dünyaya kanıtladı. Son İstanbul zirvesinde Aralık ayı sonuna kadar bir anayasa komisyonu oluşturulması kararının çıkmış olması bunun en büyük kanıtı.
***
İşte tam bu aşamada, yani Suriye'de çözümün kapısına gelindiğinde, ABD'nin PKK'yı tasfiye etme niyeti görüntüsüyle, bu ödül meselesi gündeme geldi. Her biri 70'li yaşlarını süren bu “PKK troykası”nın başına ödül konmasının hiçbir derde deva olmadığını söylemek için uzman olmaya gerek yok. 1997'de terörist kabul ettiğiniz adamların başına 21 yıl sonra göstermelik ödül koyarsanız kimse ciddiye almaz. Yine de hükümet yetkilileri geç kalınmış olumlu bir adım olarak gördüklerini, ancak PKK-YPG ayrımına devam edilmesini kabul etmeyeceklerini söylediler.
ABD için, Suriye'de kurulacak çözüm masasına, kendisine vekâleten PKK/YPG elemanlarının oturtulması büyük önem taşıyor. Bunun için özellikle 2014 Kobani (Ayn el Arap) tiyatrosundan beri yoğun bir PR çalışması yürüttüler. PKK'lıları moda dergilerinin kapaklarından, AB ülkelerinin saraylarına kadar her yerde ağırlayıp, “vahşi DAEŞ'e karşı savaşan seküler Kürt kuvvetler” şablonunu dünyaya yutturmayı başardılar. Şimdi sıra geldi “Suriye Kürtlerinin meşru temsilcisi” olarak çözüm masasına oturtmaya.
İşte bunun için, dünyanın terörist kabul ettiği PKK üst yönetiminin tasfiyesi gerekiyor. Böylece köhnemiş ve yıpranmış, kimi zaman İran dâhil başka güçlere de çalışan PKK yerine, tamamen ABD güdümünde, Batı'ya önceden pazarlanmış YPG geçirilmiş olacak. PKK'lıların başına ödül konmasının hemen ardından, “Türk dostu” diye bilinen Suriye özel temsilcisi James Jeffrey'in “Ama YPG'yi terör örgütü olarak görmüyoruz” açıklamasının anlamı bu. Aynı gün Avrupa Parlamentosu'nda bir YPG'li hakkında, alkışlar eşliğinde film gösterimi yapılması da, ABD'nin adımlarıyla eş zamanlı olarak uluslararası bir kampanya yürütüleceğinin işareti.
ABD'nin Türkiye'ye uzattığı “sizi PKK belasından kurtaracağız, siz de YPG'ye razı olun” diye özetleyebileceğimiz havucu bu. Fakat bir de gösterdikleri sopa var. Aynı açıklamada Jeffrey “IŞİD İstanbul havalimanı saldırısı gibi eylemlerle Türkiye'ye büyük zararlar verdi. Bunların tekrar yaşanmasını istemiyoruz” diyor. Tıpkı, ABD'nin eski büyükelçisi John Bass'in giderayak “Sayemizde dokuz aydır DAEŞ size saldırmıyor” demesi gibi, Jeffrey de üstü kapalı tehdit ediyor. 15 Temmuz darbesinden iki hafta önce gerçekleşen ve Türkiye'yi darbeye götüren eylemler dizisinin en kanlılarından birini hatırlatıp sopanın ucunu gösteriyor.
ABD'nin ne havucu yeni, ne de sopası. Suriye politikasında da bir değişiklik söz konusu değil. Aksine, artık yeni bir aşamaya geçmenin vaktinin geldiğini düşünüyor ve YPG'ye bir an önce masada bir sandalye ayırmanın zeminini hazırlıyorlar. Onca yatırım boşuna değildi elbet. Türkiye'nin kararlılığını başka hangi araçlarla test etmeye çalışacaklarını hep birlikte izleyeceğiz.
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Cengiz Alğan
Kandil sönerken 'havuç mu, sopa mı' dayatması
Önce soruyu soralım: ABD'nin üç PKK yöneticisinin kellelerine ödül koymasını, Suriye'de çözüme en yakın aşamaya gelinmiş olmasından bağımsız düşünebilir miyiz?
ABD'nin Suriye topraklarındaki “proje ortağı” veya taşeronunun PYD-YPG olduğu tüm dünya tarafından biliniyor. Zaten bunu kendileri söylüyor. Hem siyasi ve ekonomik, hem de askeri destek verdiklerini saklamıyor, aksine apaçık ilan ediyorlar. ABD yönetimi Suriye'nin (ve Ortadoğu'nun) yeniden dizaynında, bölgede kalıcı olacağını ve bunu da PYD-YPG eliyle yapacağını her fırsatta belirtiyor. Buna pek itiraz eden de çıkmıyor.
Ancak ayaklarına bazı taşlar takılıyor. Bunların en büyüğü Türkiye. ABD'nin tüm oyalama çabalarına rağmen, PKK ve uzantılarına verilecek en ufak tavizi dahi kabul etmeyeceğini Amerikan yönetimlerine sayısız kez bildirdi. Sözle yetinmedi, Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı harekâtlarıyla askeri müdahale güç ve kararlılığını da gösterdi.
Üstelik önce Astana, sonra Soçi ve son olarak da Avrupa Birliği'nin omurgası iki ülkeyi de (Almanya-Fransa) dâhil ettiği İstanbul zirveleriyle, siyasi çözümün en önemli bileşeni olduğunu da dünyaya kanıtladı. Son İstanbul zirvesinde Aralık ayı sonuna kadar bir anayasa komisyonu oluşturulması kararının çıkmış olması bunun en büyük kanıtı.
***
İşte tam bu aşamada, yani Suriye'de çözümün kapısına gelindiğinde, ABD'nin PKK'yı tasfiye etme niyeti görüntüsüyle, bu ödül meselesi gündeme geldi. Her biri 70'li yaşlarını süren bu “PKK troykası”nın başına ödül konmasının hiçbir derde deva olmadığını söylemek için uzman olmaya gerek yok. 1997'de terörist kabul ettiğiniz adamların başına 21 yıl sonra göstermelik ödül koyarsanız kimse ciddiye almaz. Yine de hükümet yetkilileri geç kalınmış olumlu bir adım olarak gördüklerini, ancak PKK-YPG ayrımına devam edilmesini kabul etmeyeceklerini söylediler.
ABD için, Suriye'de kurulacak çözüm masasına, kendisine vekâleten PKK/YPG elemanlarının oturtulması büyük önem taşıyor. Bunun için özellikle 2014 Kobani (Ayn el Arap) tiyatrosundan beri yoğun bir PR çalışması yürüttüler. PKK'lıları moda dergilerinin kapaklarından, AB ülkelerinin saraylarına kadar her yerde ağırlayıp, “vahşi DAEŞ'e karşı savaşan seküler Kürt kuvvetler” şablonunu dünyaya yutturmayı başardılar. Şimdi sıra geldi “Suriye Kürtlerinin meşru temsilcisi” olarak çözüm masasına oturtmaya.
İşte bunun için, dünyanın terörist kabul ettiği PKK üst yönetiminin tasfiyesi gerekiyor. Böylece köhnemiş ve yıpranmış, kimi zaman İran dâhil başka güçlere de çalışan PKK yerine, tamamen ABD güdümünde, Batı'ya önceden pazarlanmış YPG geçirilmiş olacak. PKK'lıların başına ödül konmasının hemen ardından, “Türk dostu” diye bilinen Suriye özel temsilcisi James Jeffrey'in “Ama YPG'yi terör örgütü olarak görmüyoruz” açıklamasının anlamı bu. Aynı gün Avrupa Parlamentosu'nda bir YPG'li hakkında, alkışlar eşliğinde film gösterimi yapılması da, ABD'nin adımlarıyla eş zamanlı olarak uluslararası bir kampanya yürütüleceğinin işareti.
ABD'nin Türkiye'ye uzattığı “sizi PKK belasından kurtaracağız, siz de YPG'ye razı olun” diye özetleyebileceğimiz havucu bu. Fakat bir de gösterdikleri sopa var. Aynı açıklamada Jeffrey “IŞİD İstanbul havalimanı saldırısı gibi eylemlerle Türkiye'ye büyük zararlar verdi. Bunların tekrar yaşanmasını istemiyoruz” diyor. Tıpkı, ABD'nin eski büyükelçisi John Bass'in giderayak “Sayemizde dokuz aydır DAEŞ size saldırmıyor” demesi gibi, Jeffrey de üstü kapalı tehdit ediyor. 15 Temmuz darbesinden iki hafta önce gerçekleşen ve Türkiye'yi darbeye götüren eylemler dizisinin en kanlılarından birini hatırlatıp sopanın ucunu gösteriyor.
ABD'nin ne havucu yeni, ne de sopası. Suriye politikasında da bir değişiklik söz konusu değil. Aksine, artık yeni bir aşamaya geçmenin vaktinin geldiğini düşünüyor ve YPG'ye bir an önce masada bir sandalye ayırmanın zeminini hazırlıyorlar. Onca yatırım boşuna değildi elbet. Türkiye'nin kararlılığını başka hangi araçlarla test etmeye çalışacaklarını hep birlikte izleyeceğiz.