Siyasi partileri siyaset arenasındaki rakipleriyle çarpışan ordulara benzetebiliriz. Partilerin üyelerini ordunun neferleri, yönetici kadrolarını kurmay subayları, liderini de komutanı gibi düşünebiliriz. Bu durumda seçmenler de partilere lojistik destek (oy) sağlayan cephe gerisi kuvvetler olur. Burada “Mustafa Kemal'in Askerleriyiz” sloganındaki gibi ideolojik bir saplantıdan söz etmiyorum; bu bir mecazi anlatım.
Seçmenler tabii ki artık kendilerini korumadığına inandıkları “ordulara” lojistik desteği, yani oy vermeyi kesebilir, hatta başka ordulara yönelebilirler. Fakat değişmez bir gerçek vardır ki komutansız bir ordu veya ordusuz bir komutan siyaset arenasında girdiği savaşı uzun süre devam ettiremez.
Bunun en yakın örneğini 7 Haziran 2015 seçimlerinde yaşadık. AK Parti, komutanı başında olmadan girdiği bu ilk çarpışmada %10 civarı kayıp verdi ve meclis çoğunluğunu da kaybetti. Karşısındaki ordular birleşip saldırıya devam edebilselerdi, üç yıldır bir koalisyon hükümetiyle yönetiliyor olacaktık. Erdoğan'ın görev süresi de seneye dolacak, belki de emekliye ayrılacaktı.
Neyse ki rakip partiler birlik sağlayamadı, Erdoğan ordunun başına döndü. Bahçeli'nin de desteğiyle, bugün, işlemeyen parlamenter sistemden kurtulup yeni bir yönetim sistemine geçişin adımlarını atıyoruz. Ancak yine bir takozla karşı karşıyayız. 7 Haziran seçimlerinde ordu komutansız kalmıştı, şimdi ise komutanı ordusuz bırakmaya yönelik bir çaba görüyoruz. Erdoğan'ın “yeni bir fitne” diye nitelediği formül malum: “Cumhurbaşkanlığı'nda oyum Erdoğan'a ama meclis seçimlerinde AK Parti'ye oy yok”.
Bu düşünceyi yayanların büyük çoğunluğu sosyal medyada tezvirat üreten çevreler. Son günlerde mantar gibi bitiveren, çoğu sahte binlerce hesap açıldı. Bu hesaplar güya yıllardır AK Parti'li olduklarını, “Reis'i çok sevdiklerini” ama partide pek çok dolap döndüğünü, belediyelerde yolsuzluklar, rüşvetler, adam kayırmalar olduğu için milletvekili seçimlerinde AK Parti'ye değil, başka partiye oy vereceklerini anlatıp duruyorlar.
Hesapları incelediğinizde çoğunun yeni açıldığını ve önemli bir kısmının FETÖ'cü militanlar tarafından yönetildiğini anlıyorsunuz. Her seçimde olduğu gibi, yine bir yıpratma operasyonu için açılmış binlerce bot hesap var ortada.
Fakat adıyla sanıyla yazan ve aynı formülü savunan çok sayıda kişi de var. Bunların da çoğu 7 Haziran sonrası hararetle koalisyonu savunmuş, olmayınca da AK Parti'ye küsüp ağır eleştirilere başlamış kişilerden oluşuyor. Genellikle 16 Nisan referandumunda “Hayır” cephesinde yer almış, Gül'ün muhalefetin adayı olmasını destekleyen, Davutoğlu'nun gidişinden “pelikan çetesi” dedikleri bir grubu sorumlu tutan şahsiyetler. Aslında Erdoğan'ın liderliğine ölümüne karşı olmalarına rağmen, bunu söylemekten imtina edip dolaylı eleştiriler getiriyorlar.
***
Ancak bir de Erdoğan'ı ve yeni sistemi gerçekten destekleyen ama AK Parti'den çeşitli nedenlerle soğumuş olan samimi bir kitle var. Onlar da bu formülü savunuyor. Bu kitleye savundukları formülün nelere yol açabileceği anlatılmalı yahut kendilerine sormaları gereken sorular hatırlatılmalı.
Öncelikle şunu akıldan çıkarmamalılar:
Bu formül, Cumhurbaşkanlığı seçimini kaybedeceğini anlayan çevreler tarafından, mecliste çoğunluğu elde edip kurulacak hükümeti tökezletmek için üretildi. Cumhurbaşkanı'nın alacağı her kararı, yasa çıkarmak suretiyle engellemek veya geciktirmek. Örneğin, acilen Menbiç'e girmek gerektiğinde mecliste tezkere çıkmasını engelleyecekler.
OHAL'i kaldırıp FETÖ'cülerin önemli bölümünün serbest kalmasına, süren soruşturmalara son verilmesine yol açabilecekler. Ki Akşener tutuklanan polisleri derhal serbest bırakacağının sözünü zaten veriyor.
Uzak ihtimal ama diyelim ki oldu; ikinci tura kalınması halinde, meclis çoğunluğunu kazanmış muhalefet, 15 gün sonra yapılacak ikinci tur için önemli bir moral üstünlük elde edecek.
Topluma “Gördünüz mü, bu sistem çalışmıyor” deyip parlamenter sisteme dönüşün yolunu açmak için bir zemin bulmuş olacaklar. Şu ana kadar elde ettiğimiz kazanımlar heba olacak.
***
Ayrıca, AK Parti dışında hangi partide şikâyet edilen konular çözülmüş durumda? Kime oy verince içimiz rahat olacak? Erdoğan'ın tekrar partinin başına geçtikten sonra yaptığı yenilenmeyi, gösterdiği onca çabayı yok mu sayacağız? Hem Erdoğan'a güvenip, hem de işaret ettiği partiye oy vermemek büyük bir çelişki değil mi?
Ben Cumhurbaşkanlığı'nın ilk turda sonuçlanacağını ve AK Parti'nin de meclis çoğunluğuna erişeceğini düşünenlerdenim. Ama Erdoğan'ı destekleyen birinin, mecliste onun elini zayıflatacağını bile bile nasıl aksi oy verebileceğini aklım almıyor.
Hülasa, ne ordu komutansız olur, ne komutan ordusuz.
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Cengiz Alğan
Komutanı ordusuz bırakmak
Siyasi partileri siyaset arenasındaki rakipleriyle çarpışan ordulara benzetebiliriz. Partilerin üyelerini ordunun neferleri, yönetici kadrolarını kurmay subayları, liderini de komutanı gibi düşünebiliriz. Bu durumda seçmenler de partilere lojistik destek (oy) sağlayan cephe gerisi kuvvetler olur. Burada “Mustafa Kemal'in Askerleriyiz” sloganındaki gibi ideolojik bir saplantıdan söz etmiyorum; bu bir mecazi anlatım.
Seçmenler tabii ki artık kendilerini korumadığına inandıkları “ordulara” lojistik desteği, yani oy vermeyi kesebilir, hatta başka ordulara yönelebilirler. Fakat değişmez bir gerçek vardır ki komutansız bir ordu veya ordusuz bir komutan siyaset arenasında girdiği savaşı uzun süre devam ettiremez.
Bunun en yakın örneğini 7 Haziran 2015 seçimlerinde yaşadık. AK Parti, komutanı başında olmadan girdiği bu ilk çarpışmada %10 civarı kayıp verdi ve meclis çoğunluğunu da kaybetti. Karşısındaki ordular birleşip saldırıya devam edebilselerdi, üç yıldır bir koalisyon hükümetiyle yönetiliyor olacaktık. Erdoğan'ın görev süresi de seneye dolacak, belki de emekliye ayrılacaktı.
Neyse ki rakip partiler birlik sağlayamadı, Erdoğan ordunun başına döndü. Bahçeli'nin de desteğiyle, bugün, işlemeyen parlamenter sistemden kurtulup yeni bir yönetim sistemine geçişin adımlarını atıyoruz. Ancak yine bir takozla karşı karşıyayız. 7 Haziran seçimlerinde ordu komutansız kalmıştı, şimdi ise komutanı ordusuz bırakmaya yönelik bir çaba görüyoruz. Erdoğan'ın “yeni bir fitne” diye nitelediği formül malum: “Cumhurbaşkanlığı'nda oyum Erdoğan'a ama meclis seçimlerinde AK Parti'ye oy yok”.
Bu düşünceyi yayanların büyük çoğunluğu sosyal medyada tezvirat üreten çevreler. Son günlerde mantar gibi bitiveren, çoğu sahte binlerce hesap açıldı. Bu hesaplar güya yıllardır AK Parti'li olduklarını, “Reis'i çok sevdiklerini” ama partide pek çok dolap döndüğünü, belediyelerde yolsuzluklar, rüşvetler, adam kayırmalar olduğu için milletvekili seçimlerinde AK Parti'ye değil, başka partiye oy vereceklerini anlatıp duruyorlar.
Hesapları incelediğinizde çoğunun yeni açıldığını ve önemli bir kısmının FETÖ'cü militanlar tarafından yönetildiğini anlıyorsunuz. Her seçimde olduğu gibi, yine bir yıpratma operasyonu için açılmış binlerce bot hesap var ortada.
Fakat adıyla sanıyla yazan ve aynı formülü savunan çok sayıda kişi de var. Bunların da çoğu 7 Haziran sonrası hararetle koalisyonu savunmuş, olmayınca da AK Parti'ye küsüp ağır eleştirilere başlamış kişilerden oluşuyor. Genellikle 16 Nisan referandumunda “Hayır” cephesinde yer almış, Gül'ün muhalefetin adayı olmasını destekleyen, Davutoğlu'nun gidişinden “pelikan çetesi” dedikleri bir grubu sorumlu tutan şahsiyetler. Aslında Erdoğan'ın liderliğine ölümüne karşı olmalarına rağmen, bunu söylemekten imtina edip dolaylı eleştiriler getiriyorlar.
***
Ancak bir de Erdoğan'ı ve yeni sistemi gerçekten destekleyen ama AK Parti'den çeşitli nedenlerle soğumuş olan samimi bir kitle var. Onlar da bu formülü savunuyor. Bu kitleye savundukları formülün nelere yol açabileceği anlatılmalı yahut kendilerine sormaları gereken sorular hatırlatılmalı.
Öncelikle şunu akıldan çıkarmamalılar:
Bu formül, Cumhurbaşkanlığı seçimini kaybedeceğini anlayan çevreler tarafından, mecliste çoğunluğu elde edip kurulacak hükümeti tökezletmek için üretildi. Cumhurbaşkanı'nın alacağı her kararı, yasa çıkarmak suretiyle engellemek veya geciktirmek. Örneğin, acilen Menbiç'e girmek gerektiğinde mecliste tezkere çıkmasını engelleyecekler.
OHAL'i kaldırıp FETÖ'cülerin önemli bölümünün serbest kalmasına, süren soruşturmalara son verilmesine yol açabilecekler. Ki Akşener tutuklanan polisleri derhal serbest bırakacağının sözünü zaten veriyor.
Uzak ihtimal ama diyelim ki oldu; ikinci tura kalınması halinde, meclis çoğunluğunu kazanmış muhalefet, 15 gün sonra yapılacak ikinci tur için önemli bir moral üstünlük elde edecek.
Topluma “Gördünüz mü, bu sistem çalışmıyor” deyip parlamenter sisteme dönüşün yolunu açmak için bir zemin bulmuş olacaklar. Şu ana kadar elde ettiğimiz kazanımlar heba olacak.
***
Ayrıca, AK Parti dışında hangi partide şikâyet edilen konular çözülmüş durumda? Kime oy verince içimiz rahat olacak? Erdoğan'ın tekrar partinin başına geçtikten sonra yaptığı yenilenmeyi, gösterdiği onca çabayı yok mu sayacağız? Hem Erdoğan'a güvenip, hem de işaret ettiği partiye oy vermemek büyük bir çelişki değil mi?
Ben Cumhurbaşkanlığı'nın ilk turda sonuçlanacağını ve AK Parti'nin de meclis çoğunluğuna erişeceğini düşünenlerdenim. Ama Erdoğan'ı destekleyen birinin, mecliste onun elini zayıflatacağını bile bile nasıl aksi oy verebileceğini aklım almıyor.
Hülasa, ne ordu komutansız olur, ne komutan ordusuz.