Solcu İşçi Sendikası Başkanı pardon Koç Holding Yönetim Kurulu Üyesi Ali Koç G-20 Zirvesi öncesi yaptığı konuşmada şöyle dedi: “Eşitsizliğin ortadan kalkması için kapitalizmin ortadan kalkması gerekir. Ben en azından eşitsizliğin minimum seviyeye indirilmesi gerektiğini düşünüyorum. Gerçek sorun kapitalizmdir”
Geçen haftalarda da Microsoft'un kurucusu Bill Gates şöyle bir açıklama yapmıştı: “Kapitalizm bizi iklim değişikliğinden kurtaramaz. Çare sosyalist politikalar”
Bill Gates'i Doğan Medyası'na havale ediyorum. Nasılsa onlar PKK'yı analiz ettikleri bir inceleme yazısında Marksist – Leninist PKK'yı “sigara izmaritlerini yere atmıyorlar” diyerek olayın ekolojik tarafından yaklaşmıştı, onların o nedenle bu konu hakkında söyleyecekleri çok değerli argümanları vardır.
Biz gelelim Ali Koç'a… Koç Holding dediğimiz şey az buz bir şey değil. Türkiye'nin en büyük holdinglerinden olan bir şirket ve dolayısıyla dibine kadar kapitalist bir şirket.
Hal bu olunca tabi insan gerçekten hayret ediyor kapitalist bir şirketin yöneticisinden böyle sosyalist laflar duyunca.
Gerçi Das Kapital'in son iki cildini tamamlayan Marksist Friedrich Engels'in babası da çok saygın bir fabrikatördü. Kısacası Engels'in teorisine göre işçileri sömüren bir kapitalistti.
Engels soylu ve zengin bir aileden gelen biriydi ama Marksizm üzerine epey dirsek çürüttü ve dünyada Marksizm literatürüne adını altın harflerle yazdırdı.
Haliyle olabiliyor bu tarz şeyler.
Zaten memlekette son zamanlarda kavramlar birbirine karışmış durumda. HDP terörü lanetliyor, ülkenin sosyal demokrat partisi CHP fakirlerden değil, zenginlerden oy topluyor, milliyetçi olduğunu iddia eden MHP ise PKK'dan daha çok Erdoğan'a çatıyor.
Tüm bunların yanında kapitalist bir şirketin yöneticisi de kapitalizmi eleştirmiş çok mu yani?
Hatta ben Ali Koç'un yerinde olsam konuşmanın sonunda “Ay Carmela!” şarkısından bir bölüm söylerdim. Mesela “DeberemosResistir / Rumba la Rumba la Rumba la” gibi. (İçki yasakları için barikat kurup devrim yapmaya kalkışan bizim saftirikler pek bilmez, Ay Carmela! İspanya İç Savaşı'nda Diktatör Franco'ya karşı mücadeleyi anlatan Cumhuriyetçilerin bestelediği bir şarkıdır)
Ali Koç “kapitalizmin ortadan kalkması lazım” derken sanırım dünyanın her yerinde ortadan kalkması gerektiğini savunuyor.
Ekim Devrimi'nden sonraki Başkan Lenin dönemindeki Sovyet Rusya'da Dışişlerinden Sorumlu Halk Komiseri olan LevTroçki de tek ülkede gerçekleşecek olan sosyalizmi reddetmiştir, bunun yerine dünya devrimini savunmuştur.
Yani tek ülkede değil ancak tüm dünyada gerçekleşecek olan devrimin başarıyı sağlayacağını iddia etmiştir, zaten o da Diktatör Stalin döneminde sürgün edilmekten kendisini kurtaramamıştır.
Arkasından konuşmak gibi olmasın ama günümüzde de Eski Venezuela Devlet Başkanı Hugo Chavez“21. Yüzyıl İçin Sosyalizm” diye bir şey uydurmuştu, bunu da her Pazar günü Venezuela devlet televizyonunda (zaten özel televizyon diye bir şey yok Venezuela'da) kendisinin hazırlayıp sunduğu “Alo! Presidente” programında anlatırdı.
Latin Amerika ülkelerinin birleşmesinden bahseder dururdu, hatta bir ara programda orduya emir vererek tankları Kolombiya sınırlarına kadar sürmüşlüğü vardır.
Yunanistan'daki Çipras'tan bahsetmiyorum bile, onun da kapitalist sistem içinde sosyalist naralar atarak nasıl madara olduğunu aklı başında olan herkes gördü, bir tek Deniz Gezmiş'in bit pazarından almış olduğu parkayı kapitalist tekstil firmalarından alan Y kuşağı devrimcileri göremedi.
Geyiği bir tarafa bırakacak olursak…
Ali Koç sözlerinde samimiyse örneğin ilk olarak kendisinin sahip olduğu otomobil fabrikasında işten çıkarılan 1500 işçiyi tekrardan işe alarak başlayabilir.
Öyle kendi şirketini halka dağıtsın ya da kamulaştırsın gibi goygoya gerek yok. Ali Koç da sosyalist olmuş falan değil.
Zaten artık son kullanma tarihi geçmiş olan “özel şirketleri ve mülkiyeti kamulaştırma” teorisi Sovyetler Birliği yıkıldıktan sonra çökmüştür.
Lenin'in başlatmış olduğu bankaları ve şirketleri kamulaştırma politikası bir dizi eşitlik değil, eşitsizlik getirmiştir.
Eşitsizlik getirdiği için de halk eşitliğin mümkün olamayacağını düşündüğünden ve bunu sesli bir şekilde dillendirmeye başladığından Sovyetler Birliği'nin çöküşü gerçekleşmiştir.
Çökmesi de normaldir. Çünkü sosyalizm denilen şey eşitliği getirmez, devleti yönetenleri ve ülkedeki tüm mülkiyete sahip olan devlet zümresini ayrıcalıklı kılar ve dolayısıyla diktatörlüğe giden yolun da önünü açar.
Bolşevikler kapitalistlerden bile daha çok işçiyi sömürmüştür, işçiye sosyalist teorinin olmazsa olmazı grev hakkı bile tanımamıştır. (Laf aramızda Mustafa Kemal de Bolşevikleri birkaç defa eleştirmiştir)
Buradaki sorun artık İstanbul Sermayesi'nin pastanın hepsini alamamasıdır.
Hani İstanbul Sermayesi'nin Şefi Aydın Doğan'ın çılgına döndüğü noktada burasıdır. Hilton Otel arazisine otel yapmak için gerekli izni alamayınca Erdoğan'a gıcık kapmış ve bunun için Erdoğan'ın karşısında duran legal ve illegal her türlü oluşumu desteklemiştir.
O nedenle kötü olan kapitalizm değil, devlet kapitalizmidir (Serbest Piyasa Ekonomisi derdim de solcular gıcık oluyor diye kapitalizm diyorum). Devlet kapitalizmi dediğin şey de ahbap-çavuş ilişkisine dayanan kapitalizm çeşididir. Oligark bürokratik yapının iktidarını kendi atadığı sermayeyle dizayn ettiği ve ayrıcalıklı, tekelleşmiş bir sınıf oluşturduğu yapıdır. Türkiye'de AK Parti'den önce geçerli olan sistem de budur.
İstanbul Sermayesi ahbap – çavuş ilişkisine dayanarakoligarşikbürokrasiden ve hükümetten hakkı olanın fazlasını alır, alamazsa da hükümeti devirirdi.
Şimdi öyle bir şey yok. Anadolu Sermayesi eşit ve adil şartlarda mücadele edip güçlendikçe İstanbul Sermayesi de pastasını paylaşmak zorunda kaldı, hakkı olandan fazlasını alamıyor.
Güçlenen Anadolu Sermayesi ürettikçe ve zenginleşen, fakirlikten orta sınıflığa geçen halk da bu üretimi tükettikçe AK Parti'ye mührü basıyor, İstanbul Sermayesi de bu duruma çıldırıyor.
Onun için devlet kapitalizmi denilen şey ortadan kalktıkça halkın da refah düzeyi arttığı gibi üst sınıfla alt sınıf arasındaki uçurum giderek azalıyor, bu da belli aksaklıkları olsa da halkın gelirine olumlu yansıyor.
Özetle… Devlet ekonomiyi tekeline alırsa ya da devlet kapitalizminin doğası gereği ayrıcalıklı, adil rekabet koşullarında olmayan sermayeler oluşturup bir de üstüne müdahale ederse değil, ekonomiden elini ne kadar çekerse o kadar eşitlik, adil rekabet, çoğulculuk ve zenginleşme sağlanıyor.
Meselenin özü budur.
Bu yazıyı da “hiç fikir yazmıyorsun, sadece sağa sola sataşıyorsun” (bu sefer sola sataştım galiba) diyenlere adıyorum. Fikir diyenler de zaten aşkın ve devrimin partileri olan sol partilere baksınlar, Marksist fikirleri dört duvar arasında tartışmaktan bir hal olsalar da aldıkları oy oranları belli. Düğünüm olsa daha çok kişi gelir anlayacağınız.
Yine de oy oranlarına fazla girmeyeyim, bu tarz şeyleri metodolojileri ve araştırmalarıyla ünlü konunun uzmanı Koray Çalışkan'a sorun.
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Ekin Gün
Ali Koç Sosyalist mi Oldu?
Solcu İşçi Sendikası Başkanı pardon Koç Holding Yönetim Kurulu Üyesi Ali Koç G-20 Zirvesi öncesi yaptığı konuşmada şöyle dedi: “Eşitsizliğin ortadan kalkması için kapitalizmin ortadan kalkması gerekir. Ben en azından eşitsizliğin minimum seviyeye indirilmesi gerektiğini düşünüyorum. Gerçek sorun kapitalizmdir”
Geçen haftalarda da Microsoft'un kurucusu Bill Gates şöyle bir açıklama yapmıştı: “Kapitalizm bizi iklim değişikliğinden kurtaramaz. Çare sosyalist politikalar”
Bill Gates'i Doğan Medyası'na havale ediyorum. Nasılsa onlar PKK'yı analiz ettikleri bir inceleme yazısında Marksist – Leninist PKK'yı “sigara izmaritlerini yere atmıyorlar” diyerek olayın ekolojik tarafından yaklaşmıştı, onların o nedenle bu konu hakkında söyleyecekleri çok değerli argümanları vardır.
Biz gelelim Ali Koç'a…
Koç Holding dediğimiz şey az buz bir şey değil. Türkiye'nin en büyük holdinglerinden olan bir şirket ve dolayısıyla dibine kadar kapitalist bir şirket.
Hal bu olunca tabi insan gerçekten hayret ediyor kapitalist bir şirketin yöneticisinden böyle sosyalist laflar duyunca.
Gerçi Das Kapital'in son iki cildini tamamlayan Marksist Friedrich Engels'in babası da çok saygın bir fabrikatördü. Kısacası Engels'in teorisine göre işçileri sömüren bir kapitalistti.
Engels soylu ve zengin bir aileden gelen biriydi ama Marksizm üzerine epey dirsek çürüttü ve dünyada Marksizm literatürüne adını altın harflerle yazdırdı.
Haliyle olabiliyor bu tarz şeyler.
Zaten memlekette son zamanlarda kavramlar birbirine karışmış durumda. HDP terörü lanetliyor, ülkenin sosyal demokrat partisi CHP fakirlerden değil, zenginlerden oy topluyor, milliyetçi olduğunu iddia eden MHP ise PKK'dan daha çok Erdoğan'a çatıyor.
Tüm bunların yanında kapitalist bir şirketin yöneticisi de kapitalizmi eleştirmiş çok mu yani?
Hatta ben Ali Koç'un yerinde olsam konuşmanın sonunda “Ay Carmela!” şarkısından bir bölüm söylerdim. Mesela “DeberemosResistir / Rumba la Rumba la Rumba la” gibi. (İçki yasakları için barikat kurup devrim yapmaya kalkışan bizim saftirikler pek bilmez, Ay Carmela! İspanya İç Savaşı'nda Diktatör Franco'ya karşı mücadeleyi anlatan Cumhuriyetçilerin bestelediği bir şarkıdır)
Ali Koç “kapitalizmin ortadan kalkması lazım” derken sanırım dünyanın her yerinde ortadan kalkması gerektiğini savunuyor.
Ekim Devrimi'nden sonraki Başkan Lenin dönemindeki Sovyet Rusya'da Dışişlerinden Sorumlu Halk Komiseri olan LevTroçki de tek ülkede gerçekleşecek olan sosyalizmi reddetmiştir, bunun yerine dünya devrimini savunmuştur.
Yani tek ülkede değil ancak tüm dünyada gerçekleşecek olan devrimin başarıyı sağlayacağını iddia etmiştir, zaten o da Diktatör Stalin döneminde sürgün edilmekten kendisini kurtaramamıştır.
Arkasından konuşmak gibi olmasın ama günümüzde de Eski Venezuela Devlet Başkanı Hugo Chavez“21. Yüzyıl İçin Sosyalizm” diye bir şey uydurmuştu, bunu da her Pazar günü Venezuela devlet televizyonunda (zaten özel televizyon diye bir şey yok Venezuela'da) kendisinin hazırlayıp sunduğu “Alo! Presidente” programında anlatırdı.
Latin Amerika ülkelerinin birleşmesinden bahseder dururdu, hatta bir ara programda orduya emir vererek tankları Kolombiya sınırlarına kadar sürmüşlüğü vardır.
Yunanistan'daki Çipras'tan bahsetmiyorum bile, onun da kapitalist sistem içinde sosyalist naralar atarak nasıl madara olduğunu aklı başında olan herkes gördü, bir tek Deniz Gezmiş'in bit pazarından almış olduğu parkayı kapitalist tekstil firmalarından alan Y kuşağı devrimcileri göremedi.
Geyiği bir tarafa bırakacak olursak…
Ali Koç sözlerinde samimiyse örneğin ilk olarak kendisinin sahip olduğu otomobil fabrikasında işten çıkarılan 1500 işçiyi tekrardan işe alarak başlayabilir.
Öyle kendi şirketini halka dağıtsın ya da kamulaştırsın gibi goygoya gerek yok. Ali Koç da sosyalist olmuş falan değil.
Zaten artık son kullanma tarihi geçmiş olan “özel şirketleri ve mülkiyeti kamulaştırma” teorisi Sovyetler Birliği yıkıldıktan sonra çökmüştür.
Lenin'in başlatmış olduğu bankaları ve şirketleri kamulaştırma politikası bir dizi eşitlik değil, eşitsizlik getirmiştir.
Eşitsizlik getirdiği için de halk eşitliğin mümkün olamayacağını düşündüğünden ve bunu sesli bir şekilde dillendirmeye başladığından Sovyetler Birliği'nin çöküşü gerçekleşmiştir.
Çökmesi de normaldir. Çünkü sosyalizm denilen şey eşitliği getirmez, devleti yönetenleri ve ülkedeki tüm mülkiyete sahip olan devlet zümresini ayrıcalıklı kılar ve dolayısıyla diktatörlüğe giden yolun da önünü açar.
Bolşevikler kapitalistlerden bile daha çok işçiyi sömürmüştür, işçiye sosyalist teorinin olmazsa olmazı grev hakkı bile tanımamıştır. (Laf aramızda Mustafa Kemal de Bolşevikleri birkaç defa eleştirmiştir)
Buradaki sorun artık İstanbul Sermayesi'nin pastanın hepsini alamamasıdır.
Hani İstanbul Sermayesi'nin Şefi Aydın Doğan'ın çılgına döndüğü noktada burasıdır. Hilton Otel arazisine otel yapmak için gerekli izni alamayınca Erdoğan'a gıcık kapmış ve bunun için Erdoğan'ın karşısında duran legal ve illegal her türlü oluşumu desteklemiştir.
O nedenle kötü olan kapitalizm değil, devlet kapitalizmidir (Serbest Piyasa Ekonomisi derdim de solcular gıcık oluyor diye kapitalizm diyorum). Devlet kapitalizmi dediğin şey de ahbap-çavuş ilişkisine dayanan kapitalizm çeşididir. Oligark bürokratik yapının iktidarını kendi atadığı sermayeyle dizayn ettiği ve ayrıcalıklı, tekelleşmiş bir sınıf oluşturduğu yapıdır. Türkiye'de AK Parti'den önce geçerli olan sistem de budur.
İstanbul Sermayesi ahbap – çavuş ilişkisine dayanarakoligarşikbürokrasiden ve hükümetten hakkı olanın fazlasını alır, alamazsa da hükümeti devirirdi.
Şimdi öyle bir şey yok. Anadolu Sermayesi eşit ve adil şartlarda mücadele edip güçlendikçe İstanbul Sermayesi de pastasını paylaşmak zorunda kaldı, hakkı olandan fazlasını alamıyor.
Güçlenen Anadolu Sermayesi ürettikçe ve zenginleşen, fakirlikten orta sınıflığa geçen halk da bu üretimi tükettikçe AK Parti'ye mührü basıyor, İstanbul Sermayesi de bu duruma çıldırıyor.
Onun için devlet kapitalizmi denilen şey ortadan kalktıkça halkın da refah düzeyi arttığı gibi üst sınıfla alt sınıf arasındaki uçurum giderek azalıyor, bu da belli aksaklıkları olsa da halkın gelirine olumlu yansıyor.
Özetle… Devlet ekonomiyi tekeline alırsa ya da devlet kapitalizminin doğası gereği ayrıcalıklı, adil rekabet koşullarında olmayan sermayeler oluşturup bir de üstüne müdahale ederse değil, ekonomiden elini ne kadar çekerse o kadar eşitlik, adil rekabet, çoğulculuk ve zenginleşme sağlanıyor.
Meselenin özü budur.
Bu yazıyı da “hiç fikir yazmıyorsun, sadece sağa sola sataşıyorsun” (bu sefer sola sataştım galiba) diyenlere adıyorum. Fikir diyenler de zaten aşkın ve devrimin partileri olan sol partilere baksınlar, Marksist fikirleri dört duvar arasında tartışmaktan bir hal olsalar da aldıkları oy oranları belli. Düğünüm olsa daha çok kişi gelir anlayacağınız.
Yine de oy oranlarına fazla girmeyeyim, bu tarz şeyleri metodolojileri ve araştırmalarıyla ünlü konunun uzmanı Koray Çalışkan'a sorun.