Ve 7 Haziran seçimlerinden sonra 1 Kasım'da oylarını %9 bandında artırmış olup diğer partilerin oy oranındaki düşüşlerde incelendiğinde diğer tüm partilerin seçmenlerinden oy aldığı rahatlıkla söylenebilir.
Bu sonuç bize yüzeysel olarak AK Parti'nin mevcut düzen içerisinde kitlesel manada tek parti olduğunu gösteriyor.
Her türlü kimlikten ve her türlü yaşam tarzına sahip insandan oy aldığını da bu duruma eklersek daha sağlıklı bir analiz yapmış oluruz. Elbette ki bunun en büyük faktörü 7 Haziran'dan önce ve sonra AK Parti'nin kurucu genel başkanı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın hedefe konması ve halkın da bu durumu kabul etmeyişi olduğunu söylemek işten bile olmaz. Ve şimdi meseleyi biraz olgunlaştıralım.
7 Haziran'dan sonra gerçekleşen koalisyon görüşmelerinde AK Parti'nin üstüne düşeni fazlasıyla yaptığını ve diğer partilerin buna yanaşmadığını incelediğimizde bir de üstüne diğer partilerin Erdoğan'ı ekarte etme hamlesini şart koştuğunu önümüze koyduğumuzda AK Parti'nin 1 Kasımda diğer partilerden de oy almasının sebebini açıkça görebiliriz.
Bir nevi muhalefeti her şeye “hayır” demek olarak algılayan bir muhalefetle halk Türkiye'nin istikrara kavuşamayacağını anladı ve seçtiği bir lider olan Erdoğan'ın hedefe konmasına razı gelmedi.
Kısacası halk diğer muhalefet partilerinden oyunu alarak AK Parti'ye oyunu verdi ve halkın tüm kesimi AK Parti ve Erdoğan etrafında kenetlendi.
Bu da Türkiye de en geniş yelpazede toplumu kucaklayan partinin AK Parti olduğunu bize açık seçik göstermiş durumda. AK Parti'nin 1 Kasım da vaatlerinden biri yeni anayasaydı.
Açıkçası yeni anayasa meselesi 2002'den bu yana her zaman gündeme gelmiş fakat AK Parti içli dışlı darbe organizasyonlarıyla mücadele etmesinden dolayı bu meseleden bir netice çıkaramamıştı.
Halkın yeni bir anayasa talebi hususunda artık düşüncelerinin olgunlaştığının ve bu noktada 13-14 senelik bir bekleyişten sonra bunun hayata geçirilmesi gerektiği konusunda birleştiği ortak bir konsensüs var. Bu noktada şüphe yok.
Öyle ki Cumhurbaşkanı Erdoğan da 1 Kasım'dan sonra yaptığı ilk konuşmada artık bu dönemin sonuç alma dönemi olduğunu ifade ederek hem başkanlık sistemiyle hem de bunu çevreleyen yeni anayasayla Eski Türkiye'nin kabuğunu değiştirmesi noktasında fikrini beyan etmişti.
Şu sıralarda AK Parti muhalefet partilerini ziyaret ederek Yeni Anayasa konusunda uzlaşmak için dirsek temasında bulunuyor. Sözün kısası bu dirsek temasının beyhude bir çabadan öteye gitmeyeceğini düşünüyorum. Bugüne kadar bu partilerle 60 anayasa maddesi konusunda uzlaşma sağlandı.
Ama bu uzlaşılan 60 maddenin Eski Türkiye ruhunu ortadan kaldıran o kadar da önemli maddeler olmadığını söylesek yanılmayız. Yeni Türkiye'nin anayasasını oluşturacak başlıca konular ilk dört madde, siyasi partiler yasası, resmi ideolojiyi içeren tüm maddeler ve başkanlık sistemi olarak sıralayabiliriz.
Tüm bu maddelerin değişimiyle ancak Türkiye gerçekten yeni bir anayasa yaptım diyebilir. O açıdan bakıldığında da 60 maddenin değişmesiyle yeni bir anayasa yapımından söz edilemez.
Lakin bu başlıca anayasa maddeleri konusunda tüm muhalefet partilerinin karşı bir tutum içerisinde olduğunu da söylesek yanlış olmaz. AK Parti tüm muhalefet partilerine gidiyor ama her gittiği partide kırmızı çizgilerini bu maddeler üzerinden söylüyor. Özellikle de ilk dört madde ve başkanlık sistemi konularının değişimi hususunda diğer partilerin hiçbir şekilde yanaşmayacağını da söyleyebiliriz.
Anayasa Komisyonu'nun 6 ay çalışacağını da hesaba katarsak ve siyaset için bazı zamanlar 1 günün bile çok önemli olduğunu göz önünde bulundurursak bu 6 ayın geçmiş senelerdeki gibi muhalefet partilerinin AK Parti'yi oyalamasıyla geçeceğini ifade etsek yanlış olmaz.
O nedenle AK Parti öncelikli olarak diğer muhalefet partilerine gitmeden önce başkanlık sistemi konusunda parti tavanıyla parti tabanı bu fikri ne kadar olgunlaştırdı, bu fikri topluma ne kadar sundu üzerine çalışırsa toplum katında da yeni anayasaya halkı katmış olacaktır.
Çünkü başkanlık sistemi meselesinde diğer partilerin karşı çıkmasını bırakın AK Parti'nin bile bu fikri tam olgunlaştıramadığını ve bunu kendi teşkilatlarında da olduğu gibi toplumla da konuşamadığını söyleyebiliriz.
Üstüne bir de diğer muhalefet partileriyle uzlaşma gibi beyhude bir çaba eklenirse anayasanın başka bahara kalacağı da şimdiden ifade edilebilir.
Açıkçası yeni anayasa ve başkanlık sistemine geçiş vaadinden ötürü AK Parti'ye oyunu vermiş biri olarak söyleyebilirim ki toplumunda AK Parti'nin diğer muhalefet partileriyle uzlaşma konusunda bir talebi yok.
Toplum elinden geldiğince AK Parti'ye yeni anayasayı ve başkanlık sistemini sen yap diye oyunu verdi ve kendi partilerini bırakarak oyunu verdi.
O nedenle AK Parti'nin anayasa taslağını muhalefet partilerinden ziyade toplumla birlikte hazırlaması beklenen daha sağlıklı bir yoldur. Sözün özü… Bu Anayasa Komisyonu'ndan bir iş çıkmaz. Çıkmadığı gibi de geçen günlere yazık olur.
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Ekin Gün
Bu Anayasa Komisyonu’ndan bir iş çıkmaz!
Önce mevzunun girizgahını doğru yapalım.
AK Parti son seçimlerde %49,5 oy almış bir parti.
Ve 7 Haziran seçimlerinden sonra 1 Kasım'da oylarını %9 bandında artırmış olup diğer partilerin oy oranındaki düşüşlerde incelendiğinde diğer tüm partilerin seçmenlerinden oy aldığı rahatlıkla söylenebilir.
Bu sonuç bize yüzeysel olarak AK Parti'nin mevcut düzen içerisinde kitlesel manada tek parti olduğunu gösteriyor.
Her türlü kimlikten ve her türlü yaşam tarzına sahip insandan oy aldığını da bu duruma eklersek daha sağlıklı bir analiz yapmış oluruz.
Elbette ki bunun en büyük faktörü 7 Haziran'dan önce ve sonra AK Parti'nin kurucu genel başkanı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın hedefe konması ve halkın da bu durumu kabul etmeyişi olduğunu söylemek işten bile olmaz.
Ve şimdi meseleyi biraz olgunlaştıralım.
7 Haziran'dan sonra gerçekleşen koalisyon görüşmelerinde AK Parti'nin üstüne düşeni fazlasıyla yaptığını ve diğer partilerin buna yanaşmadığını incelediğimizde bir de üstüne diğer partilerin Erdoğan'ı ekarte etme hamlesini şart koştuğunu önümüze koyduğumuzda AK Parti'nin 1 Kasımda diğer partilerden de oy almasının sebebini açıkça görebiliriz.
Bir nevi muhalefeti her şeye “hayır” demek olarak algılayan bir muhalefetle halk Türkiye'nin istikrara kavuşamayacağını anladı ve seçtiği bir lider olan Erdoğan'ın hedefe konmasına razı gelmedi.
Kısacası halk diğer muhalefet partilerinden oyunu alarak AK Parti'ye oyunu verdi ve halkın tüm kesimi AK Parti ve Erdoğan etrafında kenetlendi.
Bu da Türkiye de en geniş yelpazede toplumu kucaklayan partinin AK Parti olduğunu bize açık seçik göstermiş durumda.
AK Parti'nin 1 Kasım da vaatlerinden biri yeni anayasaydı.
Açıkçası yeni anayasa meselesi 2002'den bu yana her zaman gündeme gelmiş fakat AK Parti içli dışlı darbe organizasyonlarıyla mücadele etmesinden dolayı bu meseleden bir netice çıkaramamıştı.
Halkın yeni bir anayasa talebi hususunda artık düşüncelerinin olgunlaştığının ve bu noktada 13-14 senelik bir bekleyişten sonra bunun hayata geçirilmesi gerektiği konusunda birleştiği ortak bir konsensüs var.
Bu noktada şüphe yok.
Öyle ki Cumhurbaşkanı Erdoğan da 1 Kasım'dan sonra yaptığı ilk konuşmada artık bu dönemin sonuç alma dönemi olduğunu ifade ederek hem başkanlık sistemiyle hem de bunu çevreleyen yeni anayasayla Eski Türkiye'nin kabuğunu değiştirmesi noktasında fikrini beyan etmişti.
Şu sıralarda AK Parti muhalefet partilerini ziyaret ederek Yeni Anayasa konusunda uzlaşmak için dirsek temasında bulunuyor.
Sözün kısası bu dirsek temasının beyhude bir çabadan öteye gitmeyeceğini düşünüyorum.
Bugüne kadar bu partilerle 60 anayasa maddesi konusunda uzlaşma sağlandı.
Ama bu uzlaşılan 60 maddenin Eski Türkiye ruhunu ortadan kaldıran o kadar da önemli maddeler olmadığını söylesek yanılmayız.
Yeni Türkiye'nin anayasasını oluşturacak başlıca konular ilk dört madde, siyasi partiler yasası, resmi ideolojiyi içeren tüm maddeler ve başkanlık sistemi olarak sıralayabiliriz.
Tüm bu maddelerin değişimiyle ancak Türkiye gerçekten yeni bir anayasa yaptım diyebilir. O açıdan bakıldığında da 60 maddenin değişmesiyle yeni bir anayasa yapımından söz edilemez.
Lakin bu başlıca anayasa maddeleri konusunda tüm muhalefet partilerinin karşı bir tutum içerisinde olduğunu da söylesek yanlış olmaz.
AK Parti tüm muhalefet partilerine gidiyor ama her gittiği partide kırmızı çizgilerini bu maddeler üzerinden söylüyor.
Özellikle de ilk dört madde ve başkanlık sistemi konularının değişimi hususunda diğer partilerin hiçbir şekilde yanaşmayacağını da söyleyebiliriz.
Anayasa Komisyonu'nun 6 ay çalışacağını da hesaba katarsak ve siyaset için bazı zamanlar 1 günün bile çok önemli olduğunu göz önünde bulundurursak bu 6 ayın geçmiş senelerdeki gibi muhalefet partilerinin AK Parti'yi oyalamasıyla geçeceğini ifade etsek yanlış olmaz.
O nedenle AK Parti öncelikli olarak diğer muhalefet partilerine gitmeden önce başkanlık sistemi konusunda parti tavanıyla parti tabanı bu fikri ne kadar olgunlaştırdı, bu fikri topluma ne kadar sundu üzerine çalışırsa toplum katında da yeni anayasaya halkı katmış olacaktır.
Çünkü başkanlık sistemi meselesinde diğer partilerin karşı çıkmasını bırakın AK Parti'nin bile bu fikri tam olgunlaştıramadığını ve bunu kendi teşkilatlarında da olduğu gibi toplumla da konuşamadığını söyleyebiliriz.
Üstüne bir de diğer muhalefet partileriyle uzlaşma gibi beyhude bir çaba eklenirse anayasanın başka bahara kalacağı da şimdiden ifade edilebilir.
Açıkçası yeni anayasa ve başkanlık sistemine geçiş vaadinden ötürü AK Parti'ye oyunu vermiş biri olarak söyleyebilirim ki toplumunda AK Parti'nin diğer muhalefet partileriyle uzlaşma konusunda bir talebi yok.
Toplum elinden geldiğince AK Parti'ye yeni anayasayı ve başkanlık sistemini sen yap diye oyunu verdi ve kendi partilerini bırakarak oyunu verdi.
O nedenle AK Parti'nin anayasa taslağını muhalefet partilerinden ziyade toplumla birlikte hazırlaması beklenen daha sağlıklı bir yoldur.
Sözün özü… Bu Anayasa Komisyonu'ndan bir iş çıkmaz. Çıkmadığı gibi de geçen günlere yazık olur.