Atatürk katıldığı savaşlarda diğer komutanlar gibi arka planda değil, daima cephenin önünde savaşlar yönetmiştir. Atatürk'ün katıldığı savaşlar genelde cephe savaşlarıydı. Atatürk askerle beraber silahlı çatışmaya girmiştir. Hatta daha tehlikelisini yapmıştır. Askerle beraber yer askerle beraber yatardı. Yattığı yer ise taşlı topraklı cephenin olduğu arazilerdi. Bu hareketlerinin bazı tehlikeli durumları olurdu. Fakat hiçbir şekilde umursamaz ve aldırmazdı. Gayet rahat ve soğukkanlı davranırdı.
En yakın örnekleri Conkbayırındadır savaş cephesinde ateş hattındaki subay ve askerlerle konuşuyor. Arazi bölgesini incelemek için sık sık siperden çıkıyor, hatta daha tehlikeli olanı yapıp öncü kolun da ötesine geçerek, tehlike bölgesine gidiyordu. Mayıs'ta yapılan bir ateşkesle ölenlerin toplanması sırasında bir çavuş kıyafetiyle toplayıcılar arasına karışmış böylece Avustralyalıların siperlerini bizzat gözetleme imkânını elde etmişti. Bu büyük adam içindeki bu cesaretle bu derece riskli adımlar atıyordu. Bu adımları atarken tek düşündüğü ordu ve askeri idi.
Hiç ara vermeksizin küçük saldırılar düzenler ve bu saldırıların hep ön safında bulunurdu. Atatürk yeni kazılmış bir siperin dışında otururken bir İngiliz bataryası sipere ateş açtı. Top mermisinin şarapnelleri yakınlara düşmesiyle başladı. Vurulması yüzde yüz kaçınılmazdı. Fakat o hiç istifini bozmadan bir sigara yaktı ve gayet sakin bir şekilde içti.
Atatürk Gelibolu'ya dönerken bir İngiliz uçağı otomobilini baştan aşağı taradı. Bombalar arabanın önünde ve arkasında patladı. Bir tanesi ön cama çarpıp şoförü öldürdü. Atatürk'e hiçbir şey olmadı. Cephede eline tüfek alıp siperden dışarı çıkıyor Avustralya siperlerindeki belirli hedeflere ateş açıyordu. Kısa menzillerde bile düşman avcıları onu vurmayı bir türlü başaramıyorlardı.
Bir seferinde de kalbini hedef alan atışta, cebindeki saati sayesinde kurtulmuştur. Mustafa Kemal'i ilahi bir gücün koruduğu ve tüm saydığımız olumsuz şartlardan onun galibiyet ile çıkması hayatta kalması onun vazife addedilmiş bir görevi olduğunu söylememize mani olur mu?
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Erkan Macit
Atatürk'ü hangi güç koruyordu?
Atatürk katıldığı savaşlarda diğer komutanlar gibi arka planda değil, daima cephenin önünde savaşlar yönetmiştir. Atatürk'ün katıldığı savaşlar genelde cephe savaşlarıydı. Atatürk askerle beraber silahlı çatışmaya girmiştir. Hatta daha tehlikelisini yapmıştır. Askerle beraber yer askerle beraber yatardı. Yattığı yer ise taşlı topraklı cephenin olduğu arazilerdi. Bu hareketlerinin bazı tehlikeli durumları olurdu. Fakat hiçbir şekilde umursamaz ve aldırmazdı. Gayet rahat ve soğukkanlı davranırdı.
En yakın örnekleri Conkbayırındadır savaş cephesinde ateş hattındaki subay ve askerlerle konuşuyor. Arazi bölgesini incelemek için sık sık siperden çıkıyor, hatta daha tehlikeli olanı yapıp öncü kolun da ötesine geçerek, tehlike bölgesine gidiyordu. Mayıs'ta yapılan bir ateşkesle ölenlerin toplanması sırasında bir çavuş kıyafetiyle toplayıcılar arasına karışmış böylece Avustralyalıların siperlerini bizzat gözetleme imkânını elde etmişti. Bu büyük adam içindeki bu cesaretle bu derece riskli adımlar atıyordu. Bu adımları atarken tek düşündüğü ordu ve askeri idi.
Hiç ara vermeksizin küçük saldırılar düzenler ve bu saldırıların hep ön safında bulunurdu. Atatürk yeni kazılmış bir siperin dışında otururken bir İngiliz bataryası sipere ateş açtı. Top mermisinin şarapnelleri yakınlara düşmesiyle başladı. Vurulması yüzde yüz kaçınılmazdı. Fakat o hiç istifini bozmadan bir sigara yaktı ve gayet sakin bir şekilde içti.
Atatürk Gelibolu'ya dönerken bir İngiliz uçağı otomobilini baştan aşağı taradı. Bombalar arabanın önünde ve arkasında patladı. Bir tanesi ön cama çarpıp şoförü öldürdü. Atatürk'e hiçbir şey olmadı. Cephede eline tüfek alıp siperden dışarı çıkıyor Avustralya siperlerindeki belirli hedeflere ateş açıyordu. Kısa menzillerde bile düşman avcıları onu vurmayı bir türlü başaramıyorlardı.
Bir seferinde de kalbini hedef alan atışta, cebindeki saati sayesinde kurtulmuştur. Mustafa Kemal'i ilahi bir gücün koruduğu ve tüm saydığımız olumsuz şartlardan onun galibiyet ile çıkması hayatta kalması onun vazife addedilmiş bir görevi olduğunu söylememize mani olur mu?