SON DAKİKA
Hava Durumu

2025 Yılına Sonunda Girebildik

Yazının Giriş Tarihi: 04.01.2025 15:54
Yazının Güncellenme Tarihi: 04.01.2025 15:55

Rivayet odur ki, Fatih Sultan Mehmet Han İstanbul’u fethetmek için
toplar döktürüp, gemileri karadan yürüterek İstanbul’u fethetmek üzere
savaşırken, Bizans halkı da çaresiz bir şekilde kent kuşatılmış, toplar
yıkıcı gülleleriyle surları dövmekte, surun içerisine sıkışıp kalmış halk
açlıktan kırılmakta, salgın hastalıklar baş göstermekteydi. Bizans’ın bin
yıllık kenti ellerinden gidiyordu ama papazlar Ayasofya’da oturmuş
meleklerin erkek mi, dişi mi yoksa cinsiyetsiz mi olduğuna dair
hararetli bir tartışma yapıyordu.
Nakledilir ki, heybetli bıyıkları, kallavi keçe külahları ve kanat gibi açılan
cepkenleriyle yeniçeriler Ayasofya’nın kapısından içeri girdiklerinde,
meleklerin erkek olduğunu savunan grup öbürlerine “Meleklerin erkek
olduğuna şimdi inandınız mı?” demiş.
Bu tartışmanın gerçekten yapılıp yapılmadığını bilmiyoruz, ancak
gündemde çok daha önemli sorunlar varken boş tartışmalar yürütmenin
adı "meleklerin cinsiyetini tartışmak" ifadesi, zamanın ve kaynakların
daha önemli sorunlara yönlendirilmesi gerektiğini vurgulayan bir
metafor-mecaz olarak günümüzde de kullanılmaktadır. Tarih boyunca,
kritik anlarda bile insanların bazen önemsiz konulara takılabildiğini
gösterir.
Şimdi de roller değişmiş durumda. Müslümanlar “ba’de’l-harabu’l-Basra”
(Basra harap olduktan sonra) belki Ayasofya’da değil ama
gündemlerinde benzeri gereksiz konuları tartışıyorlar. İşin kötü tarafı da
tartıştırılıyorlar...
Maalesef günümüz Türkiye’si ve topyekûn İslam alemi olarak
İstanbul’un fethi sırasında meleklerin cinsiyetini tartışan Bizans
papazlarından çok daha kötü ve perişan durumdayız. İslam dünyasının
büyük bir kuşatma altında olduğu şu sırada biri kuyuya bir taş atıyor,
sadece teologlar değil, bütün bir millet çıkaramıyor. Çıkaramadığımız
gibi birbirimizi savaşırcasına kırıp geçiriyoruz. İşin açıkçası oyunlara
geliyoruz?

Kuşatma içeriden yapılıyor, öncelikle zihinlerimizi ve anlayışımızı hedef
alıyor. Ne olduğu anlamak ve nereye gittiğini görmek için akademi, dini
bürokrasi, siyaset, cemaatler vs. eliyle nasıl ve nereye doğru
biçimlendirildi, ona bakmalıdır diye düşünüyorum.
Bu yıl anlam veremediğim, planlı ve dikkat çekici bir şekilde 2025
yılbaşını kutlatmak adına bazı kesimler anlamsız ve zorbaca bir
gayretkeşliğe girişti.
2025 yılına girilmiş olmasına rağmen yine aynı kesimler tartışmaları
bitirmediler ve tartışmaların seviyesini düşürerek saldırgan bir şekilde
“Şerefsize Bak! Müslüman cana kıymaz demiyor, Müslüman insan
yakmaz demiyor, Müslüman hırsızlık yapmaz demiyor, Müslüman
kul hakkı yemez demiyor, Müslüman yılbaşı kutlamaz diye
böğürüyor...” Başka bir sosyal medya kullanıcısı da “12 ay boyunca
gavur mağazalarından alışveriş yap, gavur telefonlarını almak için
sıraya gir, krediyle gavur arabası al içinde poz ver, gavur
facebookunda paylaşım yap, gavur fastfoodlarını yerken yanında
gavur içeceklerini yudumla, sonra da gel ‘yılbaşı gavurlarındır’ de.
Sende az gavur değilsin hani!” gibi benzeri paylaşımlarına devam
ediyorlar.
Böylesi tartışmaların içinde kaybolmak, sadece zaman kaybı değil, aynı
zamanda toplumların geleceğine yapılan bir ihanet niteliğindedir.
Tarih bize, önemsiz tartışmaların büyük felaketlere yol açabileceğini
öğretmiştir. Şimdi, gözlerimizi açma ve önemli meselelere odaklanma
zamanı. Etrafımız maalesef ateş çemberi; Ortadoğu gayya kuyusu gibi
kaynıyor. Sınırımızın bitişiğinde terör örgütleri yuvalanmaya çalışıyor
ama bizim tartıştığımız yapay gündem konularına bakın...
Önemsiz tartışmaların, yapay gündemlerin nasıl büyük felaketlere yol
açabileceğini yaşayarak öğrenmemize rağmen biz, yapay gündem
konuları ve gereksiz tartışmalarla vakit kaybediyoruz.
İslam dünyasının here de ise tamamı büyük bir kuşatma altında ve bu
kuşatma zihinlerimizi ve anlayışımızı hedef alıyor. Bu durum karşısında,
zihinlerimizi sığ ve önemsiz tartışmalardan arındırmalı, asıl önemli
meselelere odaklanmalıyız. Tarih, bize ders niteliğinde olaylar
sunmuşken, bugün hala bu dersleri almamış gibi davranmak büyük bir
yanılgıdır.
Kişinin inancı, yılbaşını kutlamamasını gerektiriyorsa ki ben inancım
gereği yılbaşı kutlamıyorum ve kutlanmaması gerektiğini düşünüyorum,
bu benim fikrimdir. Kimse de beni bu fikrimden dolayı kınamaya,
yılbaşını kutlayacaksın diye zorlamaya hakkı yoktur ve haddi de değildir.

Bu nedenle, toplum olarak birlik içinde olmalı, kaynaklarımızı ve
enerjimizi gerçekten önemli ve çözüm bekleyen sorunlara
yönlendirmeliyiz. Gündemi yapay tartışmalardan arındırıp, toplumun
geleceği için hayati önem taşıyan konulara odaklanmalıyız. Zaman, boş
tartışmalarla kaybedilemeyecek kadar değerli. Bu bilinçle, geleceğe
sağlam adımlar atmalı ve toplumumuzu daha ileriye taşımalıyız diye
düşünüyorum.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.