Aslında umursamadığınız zaman her şey normal gibi duruyor… Sokaklar, okullar, hastanenler, kahveler sahiller, parklar dolup dolup taşıyor…Hayat akışında devam ediyor. Güneş doğuyor, batıyor… Gündüz ile gece birbirini takip ediyor… Mevsimler tesbih taneleri gibi sıralanıp gidiyor. Ancak sosyal medyanın hayatımıza girmesi ile birlikte yediğini, içtiğini, giydiğini gezdiğini paylaşan kişilerin yanında birde eline bir kamera veya telefon ile çekim yapan ve saçma sapan sorular ile mesleklerini icra eden sosyal medya fenomenlerinin yaptıkları sokak röportajları ile ortaya vahim bir durum çıktı. İstemeseniz de sosyal medyada gezinirken karşınıza çıkan bu sokak röportajlarına dikkat kesildiğimizde toplum olarak bir şeylerin yolunda gitmediğini sağlıklı gibi duran bünyelerin zihnen iflas ettiğini fark ediyorsunuz. Her konuda ahkam kesen, sosyal yaşantısına, havasına çıvasına bakıldığı zaman uçlarda görüntüler çizen ve yarım ağızla konuştuğunuzda bindir dilden lügat parçalayan insanlarımızın birçoğu okuma yazmayı öğrenirken öğretilen, hiç okul görmemiş olanların dahi bilinmesi gereken en basit sorulara dahi cevap veremediğine veya cevap vermede zorlandığına şahit olduğumuzda insan şaşırıyor. Sokakta insanlara uzatılan mikrofonda: “Para için neler yaparsın?” sorusuna, “Para için her şeyi yaparım.” Diye cevap verenden “Antrikot ne demek? Marmara Bölgesinden üç il sayınız. Selanik nerede?” gibi gibi sorular yöneltildiğinde verilen cevapların saçma sapan olmasının yanında absürtlüğü ile de insanı hayrete düşürüyor… Sosyal medyadaki birçok konuda olduğu gibi sorular hazırlayıp aldığı cevapları yayınlayıp kendince sonuçlar çıkarıp algı oluşturmaya çalışan etki ajanlarını bir tarafa bırakıyorum ama TV programlarındaki “Bilgi Yarışması” adı altında yayınlanan eleme ile programa davet edilen, üniversitelerin bilmem hangi bölümünde yüksek lisans yapmış yarışmacıların daha ilk sorularda elenmesinin açıklamasını program heyecanı dışında bir açıklamasını bulamıyorum. Kendini tanıtırken ve lüzumsuz konularda allameyi cihan kesilen, mangalda kül bırakmayan birçok yarışmacı, yarışma başladığı zaman kültürel konularda daha ilk sorularda dut yemiş bülbül oluvermesini, mehter marşı ile bin bir endam ve “Küçük dağları ben yarattım, büyük dağlarda babamdan miras kaldı” edası ile geldiği bilgi yarışmasında diplomasını koltuğunun altına sıkıştırıp İzmir Marşı ile dönüşlerine gerçekten üzülüyorum… Bu konuda örnekleri çoğalta bilir ve konu ile ilgili onlarca tezadı alt alta sıralayabiliriz… Ancak ortada acı bir gerçek var ki; her geçen gün toplum olarak kültür seviyemiz erozyona uğramış. Dilimizin kuralları ve disiplini ile oraya buraya çekilerek oynandığı için dilimizdeki oluşan virüsler nedeniyle de konuşuyoruz ama sorulan soruları algılayamadığımız için birbirimiz ile anlaşamayan kocaman bir toplum olmuşuz…
Hani insanın yaşı ilerledikçe duyduğunu anlama ve yorumla yetisi ile kendini ifade edebilme yeterliliğini kaybeder ve beyin fonksiyonları ve refleksleri zayıflar ya top yekûn öyle bir hal almış vaziyetteyiz… Ne birbirimizi anlıyoruz, nede kendi meramımızı anlatabiliyoruz… Bunun içinde sürekli tartışıyor ve Aslan gibi kükreyip bağırıyoruz… Devlet olarak Eğitim-Öğretim için devasa bütçeler ile devasa okullar inşa ediliyor, yetmiyor özel sektör de konuya müdahil olmuş o da yatırım yapıyor her yıl binlerce öğretmen ataması yapılıyor; çocuklar gençler okullara gidip geliyor ama sonuç çok iç acıcı değil… Sokaklarda, kafelerde; barlarda harcanan, koklaşarak anlaşmaya çalışan milyonlarca gençlik… Çanakkale Savaşlarına katıldığı için mezun veremeyen okullardan, günümüze kadar geçen süreçte geldiğimiz nokta… “Eserleriniz ile övünün” diye işin içinden çıkmak veya birilerini suçlayarak şahsi sorumluluğumuzu reddini yaparak mesuliyetten kurtulmak gibi işin kolaycılığına kaçmak yerine toplum olarak gidişatın kötü olduğunu kabullenip “herkes kendi evinin önünü süpürmek” sorumluluğu ve anlayışı ile el birlik çözüm aramak ve bulmak zorundayız…
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Hasan Kaya
Açıklaması mümkün olmayan bir hal…
Aslında umursamadığınız zaman her şey normal gibi duruyor…
Sokaklar, okullar, hastanenler, kahveler sahiller, parklar dolup dolup taşıyor…Hayat akışında devam ediyor. Güneş doğuyor, batıyor… Gündüz ile gece birbirini takip ediyor… Mevsimler tesbih taneleri gibi sıralanıp gidiyor.
Ancak sosyal medyanın hayatımıza girmesi ile birlikte yediğini, içtiğini, giydiğini gezdiğini paylaşan kişilerin yanında birde eline bir kamera veya telefon ile çekim yapan ve saçma sapan sorular ile mesleklerini icra eden sosyal medya fenomenlerinin yaptıkları sokak röportajları ile ortaya vahim bir durum çıktı.
İstemeseniz de sosyal medyada gezinirken karşınıza çıkan bu sokak röportajlarına dikkat kesildiğimizde toplum olarak bir şeylerin yolunda gitmediğini sağlıklı gibi duran bünyelerin zihnen iflas ettiğini fark ediyorsunuz.
Her konuda ahkam kesen, sosyal yaşantısına, havasına çıvasına bakıldığı zaman uçlarda görüntüler çizen ve yarım ağızla konuştuğunuzda bindir dilden lügat parçalayan insanlarımızın birçoğu okuma yazmayı öğrenirken öğretilen, hiç okul görmemiş olanların dahi bilinmesi gereken en basit sorulara dahi cevap veremediğine veya cevap vermede zorlandığına şahit olduğumuzda insan şaşırıyor.
Sokakta insanlara uzatılan mikrofonda:
“Para için neler yaparsın?” sorusuna, “Para için her şeyi yaparım.” Diye cevap verenden “Antrikot ne demek? Marmara Bölgesinden üç il sayınız. Selanik nerede?” gibi gibi sorular yöneltildiğinde verilen cevapların saçma sapan olmasının yanında absürtlüğü ile de insanı hayrete düşürüyor…
Sosyal medyadaki birçok konuda olduğu gibi sorular hazırlayıp aldığı cevapları yayınlayıp kendince sonuçlar çıkarıp algı oluşturmaya çalışan etki ajanlarını bir tarafa bırakıyorum ama TV programlarındaki “Bilgi Yarışması” adı altında yayınlanan eleme ile programa davet edilen, üniversitelerin bilmem hangi bölümünde yüksek lisans yapmış yarışmacıların daha ilk sorularda elenmesinin açıklamasını program heyecanı dışında bir açıklamasını bulamıyorum.
Kendini tanıtırken ve lüzumsuz konularda allameyi cihan kesilen, mangalda kül bırakmayan birçok yarışmacı, yarışma başladığı zaman kültürel konularda daha ilk sorularda dut yemiş bülbül oluvermesini, mehter marşı ile bin bir endam ve “Küçük dağları ben yarattım, büyük dağlarda babamdan miras kaldı” edası ile geldiği bilgi yarışmasında diplomasını koltuğunun altına sıkıştırıp İzmir Marşı ile dönüşlerine gerçekten üzülüyorum…
Bu konuda örnekleri çoğalta bilir ve konu ile ilgili onlarca tezadı alt alta sıralayabiliriz…
Ancak ortada acı bir gerçek var ki; her geçen gün toplum olarak kültür seviyemiz erozyona uğramış. Dilimizin kuralları ve disiplini ile oraya buraya çekilerek oynandığı için dilimizdeki oluşan virüsler nedeniyle de konuşuyoruz ama sorulan soruları algılayamadığımız için birbirimiz ile anlaşamayan kocaman bir toplum olmuşuz…
Hani insanın yaşı ilerledikçe duyduğunu anlama ve yorumla yetisi ile kendini ifade edebilme yeterliliğini kaybeder ve beyin fonksiyonları ve refleksleri zayıflar ya top yekûn öyle bir hal almış vaziyetteyiz… Ne birbirimizi anlıyoruz, nede kendi meramımızı anlatabiliyoruz… Bunun içinde sürekli tartışıyor ve Aslan gibi kükreyip bağırıyoruz…
Devlet olarak Eğitim-Öğretim için devasa bütçeler ile devasa okullar inşa ediliyor, yetmiyor özel sektör de konuya müdahil olmuş o da yatırım yapıyor her yıl binlerce öğretmen ataması yapılıyor; çocuklar gençler okullara gidip geliyor ama sonuç çok iç acıcı değil…
Sokaklarda, kafelerde; barlarda harcanan, koklaşarak anlaşmaya çalışan milyonlarca gençlik…
Çanakkale Savaşlarına katıldığı için mezun veremeyen okullardan, günümüze kadar geçen süreçte geldiğimiz nokta…
“Eserleriniz ile övünün” diye işin içinden çıkmak veya birilerini suçlayarak şahsi sorumluluğumuzu reddini yaparak mesuliyetten kurtulmak gibi işin kolaycılığına kaçmak yerine toplum olarak gidişatın kötü olduğunu kabullenip “herkes kendi evinin önünü süpürmek” sorumluluğu ve anlayışı ile el birlik çözüm aramak ve bulmak zorundayız…