İlk Türk Astronot Ay'a ayak bastı… Bu olay ülkemiz adına -geç kalmışta olsa da- sevindirici olmasına rağmen “İstemezukçüler” buna da bir kulp buldular ve “Turistik seyahat” deyip kendilerince yok saymayı tercih ettiler…

Henüz yerli otomobilimiz TOGG'u da hazmedemeyen bu güruh bu olayı da kabullenmeleri ve normal vatanını seven ve ülkesinin başarıları ile gururlanan insanlar gibi sevinmeleri tabii ki beklenemezdi.
Oysaki ufaktan ufağa “Hani 2023 yılında uzaya çıkıyorduk.” Gibi muhalefet etmeye başlamışlardı. Ancak denilen tarihten 10 gün gecikme ile Ay'a ilk Türk Astronotu gönderilince yok sayma ve çamur atma gayreti ile karınlarından konuşarak ama ve fakat ile kurdukları cümleler ile muhalefet etmeye başladılar.
Neymiş efendim “Uzaya ilk giden Türk değilmiş. Daha önce SSCB dağılmadan önce gönderdiği uzay aracı ile Çuvaş Türkü ve Azerbaycan Türkü ile bilmem kimler uzaya gitmişmiş…”
Bu 55 milyon dolar ile yapılan turistik bir geziymiş.
“Ağzınız ile kuş tutsanız yaranamayacağınız” birde üstüne üstlük ellerini kullanamadıkları için ağzı ile vahşice kuş tutuyor diye sizleri itham edecek tıynetteki ve zihniyetteki kişi ve kuruluşlara yaranamazsınız…
Uzaya astronot göndermek yerine şehrin meydanına uzaya giden bir heykel yapsaydınız bu kitle çok daha mutlu olurlar, kendileri uzaya gidip gelmiş gibi sevinirlerdi…
Neyse ki Ay'a ilk ayak basan Türk astronotu unvanını alan Alper Gezeravcı “İstikbal Göklerdedir.” ile mesaj vermesi bu kişiler için teselli ikramiyesi oldu.
Belki Amerika'yı yeniden keşfetmedik ama sonuç olarak “Geç kalmış bir olsak da” şimdiye kadar gerçekleşmemiş olan Ay'a ilk Türk astronotumuz ayak bastı…
Bazıları için bir anlam ifade etmeye bilir, mutlu da olmayabilirler ama ben önemsiyor ve ülkemiz adına mutlu oluyorum. Çünkü ülkemizin savunması için yerli İHA-SİHA'ların üretilmesi, kullanılmasını ve pilotlarının da askeri darbe için kafa yoracakları yerde uzay yolculuğu veya başka teknik ve ilmi gelişmeler için efor sarf etmelerini bir zihniyet devrimi olarak değerlendiriyorum.
Geriye dönüp baktığımızda yakın zamana kadar ülkemizde böylesi bir gündem yoktu. En önemlisi de böylesi konularda uğraşacak zamanımız ve bunlara ayıracak bütçemiz de yoktu. Çünkü bizim Ay'a gitmekten çok daha önemli işlerimiz vardı…
Bizler daha çok demokrasi adına 10 yılda bir askeri darbeler ile aradaki geçen darbesiz zamanlarda da darbeye zemin hazırlamak için senaryolar üretmek, bunları uygulamaya koymak ile meşguldük.
Diğer ülkeler teknolojik gelişmeler ile meşgul iken biz onların teknolojik buluşlarından rol çalıp “Eller Ay'a biz yaya” benzeri deyimler ile din ve dindarlara sataşmak ile çağ atlayacağımızı zannedip mutlu oluyorduk.
Elin Amerikalısı Ay'a insan gönderdiği zaman her fırsatta dine ve dindarlara sataşmayı maharet sananlar bu deyimi dindar ve mütedeyyin insanları rencide etmek için dillerinin tesbihi yapmışlardı…
Kelime dağarcığında özeleştiri yapma lügati bulunmayanlar yıllarca bu deyim ile kendi kendilerini tatmin ettiler ve karşısındaki mütedeyyin insanları da küçümsediklerini sandılar…
O zaman birçok vaiz, müftü ve din adama bu gibi ithamlara cevap verebilmek için kürsülerden avazının çıktığı kadar “Siz uzaya uzay mekiği gönderdiniz de biz mi engel olduk? Tarzında vaazlar vermişlerdi…
Kötü komşu insanı mal sahibi yaparmış misali kolaycılığına kaçıp, başkasının başarılarından kendine pay çıkarıp, lafla peynir gemisini yürütmeye çalışan ağustos ayında çırcır böceği gibi koro halinde laiklik, çağdaşlık, ilericilik aydınlık türküleri çağırırken, bir zamanlar küçümsedikleri insanlar Ay'a ilk Türk astronotu gönderdiler…
Kapak olur mu bilmiyorum…
Ama ülkemiz de “Lafla peynir (algı) gemisi yürütmeye” çalışanlardan daha çok gerçeği görenlerin olması da ülkemiz içim büyük bir kazanım ve büyük bir şans olduğunu unutmamak lazım.