Dünya hayatının bir imtihandan ibaret olduğu gerçeği inancımızın gereğidir. Bu nedenle de yaşadığımız, yaşattıklarımız; etrafımızdaki gelişen ve yaşanan olaylara karşı duruşumuz, takındığımız tavır, yaptıklarımız ile yapamadıklarımız da dahil olmak üzere imtihanımızın sonucunu belirlediğini Kur'an-ı Kerim ve Hadisi Şerifler bizlere haber veriyor; aynı zamanda da uyarıyor.
Yaşadığımız çağ, her türlü çirkefliğin sergilendiği; kötülerin güçlü, Ümmetin ise darmadağın olması günümüzdeki Ümmetin imtihanını çok çetin geçmesine neden oluyor...
Hiçte iç acıcı olmayan, Müslümanların aleyhine olduğu dünya nizamını ve genel durumunu Nasreddin Hoca'nın tabir ile “Bütün taşların bağlandığı, bütün itlerin ise salındığı” dengesiz bir durum ile açıklayabiliriz.
Konu güya insan ve hayvan sevgisi olduğu zaman mangalda kül bırakmayan günümüz insanlığı sıra Dünya'nın dört bir tarafındaki Müslümanların vahşice, hunharca öldürülmesine, top yekûn soykırıma uğramalarına, yerlerinden yurtlarından edilmelerine geldiği zaman sessiz, tepkisiz bir yaratığa dönüşüveriyor...
TV'ler canlı bağlantılar ile İsrail'in başta Filistin olmak üzere Ortadoğu'da ABD destekli insanlık dışı soykırımın görüntüleri canlı canlı yayınlıyor... Ama Dünya insanlığı da olanları sadece izliyor... Sessiz kalarak olanlara pasif destek veriyor... Ümmet ise paramparça... Kendi hali ile uğraşmaktan etrafını görecek halde değil... Görse dahi karşı çıkacak, müdahale edecek mecali yok...
Emparyalist güçlerin şımarık çocuğu, Ümmetin 3-5 yaş çocuklarının sayısı kadar olan nüfusu ile terör devleti İsrail de Ümmetin dağınık ve çaresiz durumunu “Vadedilmiş topraklar” tezi ile ganimete çevirmek için saldırganlaştıkça saldırganlaşıyor... Vahşileştikçe, vahşileşiyor... Filistin, Lübnan, İran, Suriye'ye ile çemberini genişleterek saldırıyor...
Türkiye'de ise halkın neredeyse büyük çoğunluğunun tamamı, “Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın...” anlayışı ile olanları sineye çekiyor... Sıranın kendisine gelmeyeceğini, güvende olduğunu zannediyor... Deve kuşu misali başını kuma sokmuş, işin kolayına kaçıp, İsrail diye bir tehlikeyi görmezden gelip, yok sayarak, düşünce ve yaşam konforunu bozmak istemiyor...
Ülkemiz içinde tehlike çanları çaldığını, İsrail bir sonraki hedefinin sözde “Vadedilmiş toprakların” içinde sayılan Türkiye'nin Güneyinin de olduğunu bu nedenle de İsrail'in Türkiye üzerinde de planları olduğunu bu nedenle de saldırmak için fırsat ve zaman kolladığını söyleyenleri ise boşboğazlık ile ve kötüyü çağırmak ile suçluyorlar...
Tabi ki Türkiye halkı genelde ise İslam coğrafyasındaki Müslümanlar her şeye eyvallah diyecek kıvama bir günde bu hale gelmedi. Yaşananları/yaşatılanları alt alta sıralamak çözümden uzak beyhude bir gayret olacaktır ama ana hatları ile genel manzarayı özetlemekte de fayda vardır.
Birinci ve ikinci Dünya savaşları İttifak ve İtilaf devletler arasında olmuş gibi gözükse de aslında İslam coğrafyası talan edilmiştir, Ortadoğu'nun ganimetlerinin paylaşılmasının kavgası olmuştur.
Yüzyıllık sürede zaman zaman barış sağlanmış, devlet ve millet yaralarını sarıyormuş gibi gözükse de aslında bu zamanı Haçlı zihniyeti kuluçka devresi olarak değerlendirmiş ve fiziksel işgal ile birlikte zihinsel işgal için de zemin hazırlamak için kilometre taşlarını döşemiştir...
İslam ülkelerinde Din ve Diyanet işleri aslında Müslüman olmayan, Casus Lawrence misali dönme veya kripto kişi veya kişilerce dizayn edilmiş, hizipleşmeye zemini hazırlanmış, toplum yapısı dinamitlenmeye ve ham yapılmaya hazır kıvama getirilmiştir. Bütün bunlar tabi ki mazeret değil. Toplum ve fert olarak kandırılacak kadar aptal olmanın ve gafletin hiçbir mazereti olamaz.
Günümüz İslam coğrafyasında bir Haçlı ve Siyonist talan ve soykırım yaşandığı gibi esas ve en önemli sorun ise esareti özgürlük gibi kabullenmiş etrafındaki tehlike çemberini fark edemeyecek kadar gaflet girdabına düşmüş Ümmetin acıklı vahim durumudur...
Ülkemizin Başşehrinin göbeğinde Türk Havacılık ve Uzay Sanayii AŞ (TUSAŞ) yapılan saldırı izahata gerek bırakmayacak şekilde her şeyi anlatıyor aslında... Resmin büyüğüne baktığımız zaman her şey açık ve net bir şekilde bütün gerçekliliği ile bağırıyor...
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Hasan Kaya
Ümmetin imtihanı: Ortadoğu...
Dünya hayatının bir imtihandan ibaret olduğu gerçeği inancımızın gereğidir. Bu nedenle de
yaşadığımız, yaşattıklarımız; etrafımızdaki gelişen ve yaşanan olaylara karşı duruşumuz,
takındığımız tavır, yaptıklarımız ile yapamadıklarımız da dahil olmak üzere imtihanımızın
sonucunu belirlediğini Kur'an-ı Kerim ve Hadisi Şerifler bizlere haber veriyor; aynı
zamanda da uyarıyor.
Yaşadığımız çağ, her türlü çirkefliğin sergilendiği; kötülerin güçlü, Ümmetin ise
darmadağın olması günümüzdeki Ümmetin imtihanını çok çetin geçmesine neden
oluyor...
Hiçte iç acıcı olmayan, Müslümanların aleyhine olduğu dünya nizamını ve genel
durumunu Nasreddin Hoca'nın tabir ile “Bütün taşların bağlandığı, bütün itlerin ise
salındığı” dengesiz bir durum ile açıklayabiliriz.
Konu güya insan ve hayvan sevgisi olduğu zaman mangalda kül bırakmayan günümüz
insanlığı sıra Dünya'nın dört bir tarafındaki Müslümanların vahşice, hunharca
öldürülmesine, top yekûn soykırıma uğramalarına, yerlerinden yurtlarından edilmelerine
geldiği zaman sessiz, tepkisiz bir yaratığa dönüşüveriyor...
TV'ler canlı bağlantılar ile İsrail'in başta Filistin olmak üzere Ortadoğu'da ABD destekli
insanlık dışı soykırımın görüntüleri canlı canlı yayınlıyor... Ama Dünya insanlığı da
olanları sadece izliyor... Sessiz kalarak olanlara pasif destek veriyor...
Ümmet ise paramparça... Kendi hali ile uğraşmaktan etrafını görecek halde değil... Görse
dahi karşı çıkacak, müdahale edecek mecali yok...
Emparyalist güçlerin şımarık çocuğu, Ümmetin 3-5 yaş çocuklarının sayısı kadar olan
nüfusu ile terör devleti İsrail de Ümmetin dağınık ve çaresiz durumunu “Vadedilmiş
topraklar” tezi ile ganimete çevirmek için saldırganlaştıkça saldırganlaşıyor...
Vahşileştikçe, vahşileşiyor... Filistin, Lübnan, İran, Suriye'ye ile çemberini genişleterek
saldırıyor...
Türkiye'de ise halkın neredeyse büyük çoğunluğunun tamamı, “Bana dokunmayan yılan
bin yıl yaşasın...” anlayışı ile olanları sineye çekiyor... Sıranın kendisine gelmeyeceğini,
güvende olduğunu zannediyor... Deve kuşu misali başını kuma sokmuş, işin kolayına
kaçıp, İsrail diye bir tehlikeyi görmezden gelip, yok sayarak, düşünce ve yaşam konforunu
bozmak istemiyor...
Ülkemiz içinde tehlike çanları çaldığını, İsrail bir sonraki hedefinin sözde “Vadedilmiş
toprakların” içinde sayılan Türkiye'nin Güneyinin de olduğunu bu nedenle de İsrail'in
Türkiye üzerinde de planları olduğunu bu nedenle de saldırmak için fırsat ve zaman
kolladığını söyleyenleri ise boşboğazlık ile ve kötüyü çağırmak ile suçluyorlar...
Tabi ki Türkiye halkı genelde ise İslam coğrafyasındaki Müslümanlar her şeye eyvallah
diyecek kıvama bir günde bu hale gelmedi. Yaşananları/yaşatılanları alt alta sıralamak
çözümden uzak beyhude bir gayret olacaktır ama ana hatları ile genel manzarayı
özetlemekte de fayda vardır.
Birinci ve ikinci Dünya savaşları İttifak ve İtilaf devletler arasında olmuş gibi gözükse de
aslında İslam coğrafyası talan edilmiştir, Ortadoğu'nun ganimetlerinin paylaşılmasının
kavgası olmuştur.
Yüzyıllık sürede zaman zaman barış sağlanmış, devlet ve millet yaralarını sarıyormuş gibi
gözükse de aslında bu zamanı Haçlı zihniyeti kuluçka devresi olarak değerlendirmiş ve
fiziksel işgal ile birlikte zihinsel işgal için de zemin hazırlamak için kilometre taşlarını
döşemiştir...
İslam ülkelerinde Din ve Diyanet işleri aslında Müslüman olmayan, Casus Lawrence
misali dönme veya kripto kişi veya kişilerce dizayn edilmiş, hizipleşmeye zemini
hazırlanmış, toplum yapısı dinamitlenmeye ve ham yapılmaya hazır kıvama getirilmiştir.
Bütün bunlar tabi ki mazeret değil. Toplum ve fert olarak kandırılacak kadar aptal olmanın
ve gafletin hiçbir mazereti olamaz.
Günümüz İslam coğrafyasında bir Haçlı ve Siyonist talan ve soykırım yaşandığı gibi esas
ve en önemli sorun ise esareti özgürlük gibi kabullenmiş etrafındaki tehlike çemberini fark
edemeyecek kadar gaflet girdabına düşmüş Ümmetin acıklı vahim durumudur...
Ülkemizin Başşehrinin göbeğinde Türk Havacılık ve Uzay Sanayii AŞ (TUSAŞ) yapılan
saldırı izahata gerek bırakmayacak şekilde her şeyi anlatıyor aslında... Resmin büyüğüne
baktığımız zaman her şey açık ve net bir şekilde bütün gerçekliliği ile bağırıyor...