Bir haftadır boğazımda düğümlenen acıyı ifade etmek, yazıya dökmek istiyorum ama nafile... Hep yarım kalıyor cümlelerim. 140 karaktersiz tweetlere bari dökeyim diyorum. Yahudiler yalnızca silahlara değil sosyal medyaya da hakim. "Tweetlenemiyor" diye uyarı geliyor. Face ve WhatsApp'tan sesimi insanlara duyurmaya çalışıyorum. Filistinden gelen görüntüler öyle ağır, öyle vahşet dolu ki... "Katil İsrail, terörist İsrail!" demek yetmiyor. Nasıl olacak bilmiyorum lakin çekip çıkarmak lazım bebekleri o karanlık, bitmek bilmeyen zulümden...
Tekrar geçiyorum odama. Birkaç cümle yazmak istiyorum. Oğlum yanıma geliyor. "Anne acıktım." Açlık...
Birkaç dakika bilemedin birkaç saat açlığı biliyor bizim yavrularımız. Akşama dek oruçtan fazlasını henüz tecrübe etmediler. Hergün tepelerine bomba yağan abluka altındaki bir bölgede, kaç saat, kaç gün aç, susuz yaşanır bilmiyoruz. Oğlum telefonumda izlediğim hastanede vurulan bebekleri görüyor. Başını diğer yöne çeviriyor.
"Gerçek mi bunlar yoksa film mi?" diyor. "Maalesef gerçek." diyorum. "Çocuklarla mı savaşıyor İsrail?" diye hayretle soruyor. "Evet, çünkü İsrail korkak, aşağılık bir millet" diyorum. "Kimse neden kurtarmıyor o çocukları yazık değil mi anne?" diye bana sarılıyor. Yazık... Çok yazık. Hepimize yazık. Bunca nüfusuyla sessizce bekleyen tüm Müslümanlara yazıklar olsun...
Fosfor bombalarını pervasızca kullanıyor bu lanet kavim. Kimseye verecek hesabı yok. Nasılsa Müslüman hedefindeki kişiler. Balina değil, pelikan, penguen değil, karetta karetta bile değil... Ukraynalı da değil ya tüm dünya ayaklansın. Ürdün kralı sınırımızdan bir Filistinli bile geçemez, asla göç almayacağız diye pek cevval bir açıklama yapıyor. Tam bizim içimizdeki Ümit Özdağların tek yumurta ikizi. ABD ve İsrail'in emir eri olduğunu çat diye belli ediyor. Mısır kerhen insani yardımların Gazze'ye ulaşmasına izin verse de Sisi'nin darbe hükümeti İsrail ve ABD ile ilişkilerinin bozulmasını istemiyor.
Malum pek çok İslam ülkesinin başında yuları ABD'de olan bir prens yahut bir kral var. Bu yüzden onlardan çok fazla bir beklentimiz yok. "Ne duruyorsunuz?" diye bağırsak da sesimizi yalnızca kendimiz işiteceğiz. Biz, bizim gibi aynı hisleri paylaşanlarla birşeyler yapmalıyız. Çocuklarımızın yüzüne bakabilmek için harekete geçelim artık. Slogan, gösteri, Yahudi mallarını boykot, dua, kınama, konvoy, telin, maddi yardım illaki gerekli ama yetmez. İsrail'e yaptırım şart. İsrail kaba kuvvetten anlıyorsa anladığı dilden cevap vermeli...
Rabbimiz yüce kitabında şöyle buyuruyor:
"Fitne kalmayıp, din tamamıyla Allah'ın oluncaya kadar onlarla savaşın. Eğer vazgeçerlerse kuşkusuz Allah onların ne yaptığını görmektedir." (Enfal, 39)
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Havva Bütün Saraç
Gazzeli bebekler bizi affeder mi?
Bir haftadır boğazımda düğümlenen acıyı ifade etmek, yazıya dökmek istiyorum ama nafile... Hep yarım kalıyor cümlelerim. 140 karaktersiz tweetlere bari dökeyim diyorum. Yahudiler yalnızca silahlara değil sosyal medyaya da hakim. "Tweetlenemiyor" diye uyarı geliyor. Face ve WhatsApp'tan sesimi insanlara duyurmaya çalışıyorum. Filistinden gelen görüntüler öyle ağır, öyle vahşet dolu ki... "Katil İsrail, terörist İsrail!" demek yetmiyor. Nasıl olacak bilmiyorum lakin çekip çıkarmak lazım bebekleri o karanlık, bitmek bilmeyen zulümden...
Tekrar geçiyorum odama. Birkaç cümle yazmak istiyorum. Oğlum yanıma geliyor. "Anne acıktım." Açlık...
Birkaç dakika bilemedin birkaç saat açlığı biliyor bizim yavrularımız. Akşama dek oruçtan fazlasını henüz tecrübe etmediler. Hergün tepelerine bomba yağan abluka altındaki bir bölgede, kaç saat, kaç gün aç, susuz yaşanır bilmiyoruz. Oğlum telefonumda izlediğim hastanede vurulan bebekleri görüyor. Başını diğer yöne çeviriyor.
"Gerçek mi bunlar yoksa film mi?" diyor. "Maalesef gerçek." diyorum. "Çocuklarla mı savaşıyor İsrail?" diye hayretle soruyor. "Evet, çünkü İsrail korkak, aşağılık bir millet" diyorum. "Kimse neden kurtarmıyor o çocukları yazık değil mi anne?" diye bana sarılıyor. Yazık... Çok yazık. Hepimize yazık. Bunca nüfusuyla sessizce bekleyen tüm Müslümanlara yazıklar olsun...
Fosfor bombalarını pervasızca kullanıyor bu lanet kavim. Kimseye verecek hesabı yok. Nasılsa Müslüman hedefindeki kişiler. Balina değil, pelikan, penguen değil, karetta karetta bile değil... Ukraynalı da değil ya tüm dünya ayaklansın. Ürdün kralı sınırımızdan bir Filistinli bile geçemez, asla göç almayacağız diye pek cevval bir açıklama yapıyor. Tam bizim içimizdeki Ümit Özdağların tek yumurta ikizi. ABD ve İsrail'in emir eri olduğunu çat diye belli ediyor. Mısır kerhen insani yardımların Gazze'ye ulaşmasına izin verse de Sisi'nin darbe hükümeti İsrail ve ABD ile ilişkilerinin bozulmasını istemiyor.
Malum pek çok İslam ülkesinin başında yuları ABD'de olan bir prens yahut bir kral var. Bu yüzden onlardan çok fazla bir beklentimiz yok. "Ne duruyorsunuz?" diye bağırsak da sesimizi yalnızca kendimiz işiteceğiz. Biz, bizim gibi aynı hisleri paylaşanlarla birşeyler yapmalıyız. Çocuklarımızın yüzüne bakabilmek için harekete geçelim artık. Slogan, gösteri, Yahudi mallarını boykot, dua, kınama, konvoy, telin, maddi yardım illaki gerekli ama yetmez. İsrail'e yaptırım şart. İsrail kaba kuvvetten anlıyorsa anladığı dilden cevap vermeli...
Rabbimiz yüce kitabında şöyle buyuruyor:
"Fitne kalmayıp, din tamamıyla Allah'ın oluncaya kadar onlarla savaşın. Eğer vazgeçerlerse kuşkusuz Allah onların ne yaptığını görmektedir." (Enfal, 39)