Allah muhtaç etmesin, eksik de etmesin dediğimiz yerler hastaneler... Eskiden şifahaneymis. Şimdi "Sağlam geldim daha beter hasta oldum" diyen de var, "Hamd olsun şifa buldum." diyeni de.
Annem trip, nazlanma, kapris bilmeyen kendi işini kendi yapmayı seven ve çok kolay mutlu olan biridir normal şartlarda. "Normal şartlarda" kısmı mühim. Çünkü onu diz ameliyatı, garip bir şekilde Bülent Ersoy'a çevirdi. Talimatlar ve şikayetler peşpeşe yağmur gibi geliyor:
"Orda yarım su var, al gel içeyim. Sırtıma bir yastık daha koy, bu yastık yetmedi. Yatağı az kaldır, biraz indir. Saat kaç, niye yemek gelmedi? Hemşire niye bakmadı? Çağır hastabakıcıyı pansuman etsinler. Ünneyiver çabuk ağrı kesici yapsınlar. Serum bitti, bakan yok. Damar yolum tıkandı, çeken yok. Şişti bacak şişti. İki ünite kan bulduk, verdik, birini bile kıyıp vermediler. Verseler yüzüme renk, bedenime can gelirdi. Kansız cansız, sürüm sürüm süründürecekler. Doktor niye sargıyı açıp bakmadı. Ölsek gitsek kimse bakmayacak. Nerde bu millet? Nerde bu devlet?"
Yemek yerken anneme geçici, garip bir sükunet geliyordu. Dua faslı yemeklerden hemen sonra. "Allah razı olsun. Üç çeşit yemek ve tatlı getirmişler. Evde birini yapsak ötekini yapamayız. Allah hökümetimize, devletimize zaval vermesin. Allah tuttuğunuzu altın etsin."
Babam gelince eve gitmek için aracımı hastanenin otoparkından çıkarmaya çalışırken dalgınlığıma denk geldi. Yandaki aracın aynası benim aynayla çarpıştı ve kırıldı. "Eyvah hiç de uğraşacak halim yok." diye söylenirken çantamdan kağıt kalem çıkartıp numaramı yazıp aracın cam sileceğine sıkıştırdım.
Bir gün geçti hiç ses yok. Gelip gittikçe bakıyorum. Araca sıkıştırdığım not hâlâ duruyor. Hastanenin güvenliğine durumu anlatıyorum. "Size dönerler, merak etmeyin biz de numaranızı not aldık." diyorlar. Ve sonunda aracın sahibi aradı, hastaneye gidip beni takip etmesini söyledim. Sanayide tanıdık birine teslim ettim amcayı. İlk etapta babam gibi öfkelenir, bağırır diye bekledim. "Görmüyor musun, ağzını havaya mı açıyorsun, göz var nizam var, neden dikkat etmiyorsun?" gibi çıkışlar umuyorum 65-70 yaşlarındaki amcadan. Ama o çok kibardı. Beş aydır hastanede kalıyorlarmış. Ahırında çıkan yangında karısında ciddi yanıklar oluşmuş. O da hastanede eşine refakat ediyormuş.
"Teşekkür ederim, dürüst insanların olduğunu görmek çok güzel." dedi. Olması gereken, sıradan, alışılmış tavır bu olmalıyken şaşkınlık yaratan davranışın bu haline gelmesi ilginç değil mi? Misal yine yolda para dolu cüzdan bulan biri karakola götürdüğünde gazetelere manşet olup "Bu devirde olağanüstü örnek davranış" tepkilerinin verilmesi. Kimse görmediyse vurup kaçmak, yerde bulduğu parayı kendinin bilmek, başkasına ait olan malı, mülkü gasp etmeyi uyanıklık zannetmek. Ancak laf sırası geldiğinde ibadet etse de etmese de herkesin kalbinin pırıl pırıl, tertemiz olması...
"Sizden biriniz kendisi için istediğini mümin kardeşi için de istemedikçe iman etmiş olmaz." Hadis-i Şerifi'ni bir kere bile duyan başka insanlara karşı duyarsız olamaz, olmamalı.
Ve şu Ayet-i Kerime'yi duyup da duymazlıktan gelmek için hesap gününü yok saymak icap eder.
"Kim zerre-i miskal bir hayır işlemişse, onu görür. Kim de zerre-i miskal bir şer işlemişse, onu görür." (Zilzal, 7-8)
Yorum Ekle
Yorumlar (0)
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
Hür Haber
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Havva Bütün Saraç
Hastane Günlüğü
Allah muhtaç etmesin, eksik de etmesin dediğimiz yerler hastaneler... Eskiden şifahaneymis. Şimdi "Sağlam geldim daha beter hasta oldum" diyen de var, "Hamd olsun şifa buldum." diyeni de.
Annem trip, nazlanma, kapris bilmeyen kendi işini kendi yapmayı seven ve çok kolay mutlu olan biridir normal şartlarda. "Normal şartlarda" kısmı mühim. Çünkü onu diz ameliyatı, garip bir şekilde Bülent Ersoy'a çevirdi. Talimatlar ve şikayetler peşpeşe yağmur gibi geliyor:
"Orda yarım su var, al gel içeyim. Sırtıma bir yastık daha koy, bu yastık yetmedi. Yatağı az kaldır, biraz indir. Saat kaç, niye yemek gelmedi? Hemşire niye bakmadı? Çağır hastabakıcıyı pansuman etsinler. Ünneyiver çabuk ağrı kesici yapsınlar. Serum bitti, bakan yok. Damar yolum tıkandı, çeken yok. Şişti bacak şişti. İki ünite kan bulduk, verdik, birini bile kıyıp vermediler. Verseler yüzüme renk, bedenime can gelirdi. Kansız cansız, sürüm sürüm süründürecekler. Doktor niye sargıyı açıp bakmadı. Ölsek gitsek kimse bakmayacak. Nerde bu millet? Nerde bu devlet?"
Yemek yerken anneme geçici, garip bir sükunet geliyordu. Dua faslı yemeklerden hemen sonra. "Allah razı olsun. Üç çeşit yemek ve tatlı getirmişler. Evde birini yapsak ötekini yapamayız. Allah hökümetimize, devletimize zaval vermesin. Allah tuttuğunuzu altın etsin."
Babam gelince eve gitmek için aracımı hastanenin otoparkından çıkarmaya çalışırken dalgınlığıma denk geldi. Yandaki aracın aynası benim aynayla çarpıştı ve kırıldı. "Eyvah hiç de uğraşacak halim yok." diye söylenirken çantamdan kağıt kalem çıkartıp numaramı yazıp aracın cam sileceğine sıkıştırdım.
Bir gün geçti hiç ses yok. Gelip gittikçe bakıyorum. Araca sıkıştırdığım not hâlâ duruyor. Hastanenin güvenliğine durumu anlatıyorum. "Size dönerler, merak etmeyin biz de numaranızı not aldık." diyorlar. Ve sonunda aracın sahibi aradı, hastaneye gidip beni takip etmesini söyledim. Sanayide tanıdık birine teslim ettim amcayı. İlk etapta babam gibi öfkelenir, bağırır diye bekledim. "Görmüyor musun, ağzını havaya mı açıyorsun, göz var nizam var, neden dikkat etmiyorsun?" gibi çıkışlar umuyorum 65-70 yaşlarındaki amcadan. Ama o çok kibardı. Beş aydır hastanede kalıyorlarmış. Ahırında çıkan yangında karısında ciddi yanıklar oluşmuş. O da hastanede eşine refakat ediyormuş.
"Teşekkür ederim, dürüst insanların olduğunu görmek çok güzel." dedi. Olması gereken, sıradan, alışılmış tavır bu olmalıyken şaşkınlık yaratan davranışın bu haline gelmesi ilginç değil mi? Misal yine yolda para dolu cüzdan bulan biri karakola götürdüğünde gazetelere manşet olup "Bu devirde olağanüstü örnek davranış" tepkilerinin verilmesi. Kimse görmediyse vurup kaçmak, yerde bulduğu parayı kendinin bilmek, başkasına ait olan malı, mülkü gasp etmeyi uyanıklık zannetmek. Ancak laf sırası geldiğinde ibadet etse de etmese de herkesin kalbinin pırıl pırıl, tertemiz olması...
"Sizden biriniz kendisi için istediğini mümin kardeşi için de istemedikçe iman etmiş olmaz." Hadis-i Şerifi'ni bir kere bile duyan başka insanlara karşı duyarsız olamaz, olmamalı.
Ve şu Ayet-i Kerime'yi duyup da duymazlıktan gelmek için hesap gününü yok saymak icap eder.
"Kim zerre-i miskal bir hayır işlemişse, onu görür. Kim de zerre-i miskal bir şer işlemişse, onu görür." (Zilzal, 7-8)