Başarılı, kariyer sahibi ve popülersen her yaptığın meşru. Seni artık kimse eleştiremez. Otomatikman dokunulmazlığın, kutsal zırhın seni kuşattığı için herkes senin sapkınlığına, LGBT oluşuna, tarihine küfredişine, sarhoşluğuna, çarpık aşklarına, giyimine yahut giyinmemene saygı duymak zorunda. Herkes tebrik etmek için sıraya girmeli. İster sarığa tekme at, istersen fese...
Bazı başarıların gerçek bir başarı olup olmadığının analizi iyi yapılmalı diye düşünüyorum. Misal ilk Türkiye güzeli Keriman Halis'in 1932'de dünya güzeli seçilmesi tesadüf müydü, başarı mı? Halis'in herkesten farklı boyu, posu, eşsiz bir güzelliği var mıydı? Yoksa o, fiziksel özelliklerine bakılmaksızın yüzyıllardır çarşaflı olan Türk kadınının mayoya terfi etmesinin ödülünü mü aldı? Yıllarca sanatın ayı, güneşi, divası, megastarı, popstarı diye makyajlı, mini etekli beyler benimsetilmedi mi bu millete...
Artık ülkemizde kadınların mayo, bikini gibi kıyafetleri sahillerde değil Anadolu'nun pek çok şehrinde sokaklarda bile giyilmesini kanıksamaya başladık. Bir erkek parka, alışveriş merkezine, metroya, otobüse kadınlar kadar çıplak girdiğinde "İmdaaat sapık var" diye güvenlik görevlilerine ihbar edilirken iç çamaşırlarıyla beli, böğrü bağırsaklarına kadar açık oturan kadınlara saygı göstermek de modern olmanın şartlarından biri oldu .
Konumuz artık kılık kıyafet değil. Bu konuda epeyce mesafe katettik. Türkiye'nin, Avrupa ülkeleri gibi çocukların ve gençlerin cinsiyet eşitliğini, LGBT'yi benimsediği bir ülke olması için gösterilen çabalar...
Bugün hangi Türk kadınlarıyla gurur duymamız isteniyor? Sırtında mermi taşıyan, ayağında lastiği, şalvarı, örtüsü, kucağında bebeğiyle düşmanla mücadele edenle mi? Yoksa şortu, atleti, dövmeleri, erkek traşıyla, şampanya patlatan, sapkın cinsel tercihleri olan, doğurması imkansızlaştırılmış bize hiç mi hiç benzemeyen kadınlarla mı? Elbette biz itibarımızı, değerlerimizi, tarihimizi, kutsallarımızı, Müslüman kimliğimizi en üst seviyede temsil eden Nene Hatunlarımızla gurur duymaya devam edeceğiz. Savunma sanayimizle, yerli otomobilimizle, sanatımızla, sporumuzla komplekssiz, "Avrupa bizi çok pis kıskanıyor" diye gevrek gevrek yılışmadan göğsümüzü kabartacağız. Ve nihayet "Herkesin özel hayatı" deyip kafamızı kuma mı gömeceğiz, Allah'ın hükümleriyle mi yolumuzu aydınlatacağız, işte bu da bizim kısacık yaşamımızdaki imtihanımız olacak. Aslolan yine beşerin, Batı'nın, batılın değil yüce yaratıcımızın yegane ölçüleri olacak. Şuara Suresi'nde Rabbimiz buyuruyor:
Demişlerdi ki: “Bu işe bir son vermezsen ey Lût, kesinlikle (buradan) çıkarılıp sürülenlerden olacaksın." Demişti ki: “Ben, sizin bu yaptığınız işten nefret ediyorum. Rabbim! Beni ve ailemi bu yaptıklarından kurtar." Onu ve tüm ailesini kurtardık. Geri kalanlar arasında (Lût'un eşi olan) yaşlı bir kadın hariç. Sonra diğerlerini yerle bir ettik. Üzerlerine (taş) yağmurları yağdırdık. Uyarılanların yağmuru ne kötüdür. (Şuarâ 167-173)
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Havva Bütün Saraç
LGBT Dayatması
Başarılı, kariyer sahibi ve popülersen her yaptığın meşru. Seni artık kimse eleştiremez. Otomatikman dokunulmazlığın, kutsal zırhın seni kuşattığı için herkes senin sapkınlığına, LGBT oluşuna, tarihine küfredişine, sarhoşluğuna, çarpık aşklarına, giyimine yahut giyinmemene saygı duymak zorunda. Herkes tebrik etmek için sıraya girmeli. İster sarığa tekme at, istersen fese...
Bazı başarıların gerçek bir başarı olup olmadığının analizi iyi yapılmalı diye düşünüyorum. Misal ilk Türkiye güzeli Keriman Halis'in 1932'de dünya güzeli seçilmesi tesadüf müydü, başarı mı? Halis'in herkesten farklı boyu, posu, eşsiz bir güzelliği var mıydı? Yoksa o, fiziksel özelliklerine bakılmaksızın yüzyıllardır çarşaflı olan Türk kadınının mayoya terfi etmesinin ödülünü mü aldı? Yıllarca sanatın ayı, güneşi, divası, megastarı, popstarı diye makyajlı, mini etekli beyler benimsetilmedi mi bu millete...
Artık ülkemizde kadınların mayo, bikini gibi kıyafetleri sahillerde değil Anadolu'nun pek çok şehrinde sokaklarda bile giyilmesini kanıksamaya başladık. Bir erkek parka, alışveriş merkezine, metroya, otobüse kadınlar kadar çıplak girdiğinde "İmdaaat sapık var" diye güvenlik görevlilerine ihbar edilirken iç çamaşırlarıyla beli, böğrü bağırsaklarına kadar açık oturan kadınlara saygı göstermek de modern olmanın şartlarından biri oldu .
Konumuz artık kılık kıyafet değil. Bu konuda epeyce mesafe katettik. Türkiye'nin, Avrupa ülkeleri gibi çocukların ve gençlerin cinsiyet eşitliğini, LGBT'yi benimsediği bir ülke olması için gösterilen çabalar...
Bugün hangi Türk kadınlarıyla gurur duymamız isteniyor? Sırtında mermi taşıyan, ayağında lastiği, şalvarı, örtüsü, kucağında bebeğiyle düşmanla mücadele edenle mi? Yoksa şortu, atleti, dövmeleri, erkek traşıyla, şampanya patlatan, sapkın cinsel tercihleri olan, doğurması imkansızlaştırılmış bize hiç mi hiç benzemeyen kadınlarla mı? Elbette biz itibarımızı, değerlerimizi, tarihimizi, kutsallarımızı, Müslüman kimliğimizi en üst seviyede temsil eden Nene Hatunlarımızla gurur duymaya devam edeceğiz. Savunma sanayimizle, yerli otomobilimizle, sanatımızla, sporumuzla komplekssiz, "Avrupa bizi çok pis kıskanıyor" diye gevrek gevrek yılışmadan göğsümüzü kabartacağız. Ve nihayet "Herkesin özel hayatı" deyip kafamızı kuma mı gömeceğiz, Allah'ın hükümleriyle mi yolumuzu aydınlatacağız, işte bu da bizim kısacık yaşamımızdaki imtihanımız olacak. Aslolan yine beşerin, Batı'nın, batılın değil yüce yaratıcımızın yegane ölçüleri olacak. Şuara Suresi'nde Rabbimiz buyuruyor:
Demişlerdi ki: “Bu işe bir son vermezsen ey Lût, kesinlikle (buradan) çıkarılıp sürülenlerden olacaksın." Demişti ki: “Ben, sizin bu yaptığınız işten nefret ediyorum. Rabbim! Beni ve ailemi bu yaptıklarından kurtar." Onu ve tüm ailesini kurtardık. Geri kalanlar arasında (Lût'un eşi olan) yaşlı bir kadın hariç. Sonra diğerlerini yerle bir ettik. Üzerlerine (taş) yağmurları yağdırdık. Uyarılanların yağmuru ne kötüdür. (Şuarâ 167-173)