15 Temmuz 2015 tarihindeki o darbe kalkışması ve işgal girişimi zaman zaman belki sulandırılıyor. Zaman zaman da gerektiği gibi dikkate alınmıyor. Bu kalkışma ve arkasındaki FETO ve azmettiricisi yapılar bu ülkeyi vesayet altına almak isteyen yapılardır.
Bu ülkenin istila edilemeyeceği, milli mücadeleden sonra bir kez de 15 Temmuz gecesi Türk Milleti tarafından gerekli müdahale yapılarak gösterilmiş oldu.
15 Temmuz'a gelinen süreçte yaşadığımız bazı hadiseler daha olmuştu, onları görmeden tek başına 15 Temmuz'un anlaşılabilmesi mümkün değildir. Bunların en görünür olanı Şubat 2012'de Hakan Fidan üzerinden Erdoğan'a yapılmak istenen operasyon idi. Bu operasyon Erdoğan'ın müdahalesi ile engellenmiş oldu. Daha sonraki süreçte Gezi Olayları tertiplendi. Gezi olayları doğrudan FETO operasyonu olmasa da olayları ajite etmeye dönük FETÖ'cülerin ciddi çabaları oldu. Belli ölçüde de yapmak istediklerinde başarı sağladılar. Sonraki süreçte, hükümetin FETÖ'ye insan kaynağı sağlayan ve gençlerin dimağını yıkayan örgüte karşı bir önlem olarak dershanelerin kapatılması ile ilgili karar alındı. Bu kararın hemen ardından ‘haşhaşi' tabirine tam uyacak bir şekilde FETÖ'nün adalet ve kolluk mekanizması içerisindeki yapısı ve onlar için manipülasyon yapan kolları harekete geçti. 17-25 Aralık operasyonları da Erdoğan'ın ‘dik' duruşu ile atlatıldı. O dönem atılması gereken adımlar, başta AK Parti içerisindeki tüm mekanizmalar harekete geçirilerek atılsa 15 Temmuz yaşanmayabilirdi. O dönem AK Parti Hükümeti içerisindeki bakanlar da dahil olmak üzere, Erdoğan yalnız bırakıldı. Nitekim ‘'FETÖ ile ilgili kendi arkadaşlarım tarafından dahi gerekli desteği görmedim. Yalnız bırakıldım.'' şeklinde ifadesi de var. Kaldı ki siyasal menfaat elde etmek için 17-25 olaylarını kullanmak isteyen muhalefet de ayrı bir mesele olarak mücadelenin önünü tıkıyordu.
FETÖ ile mücadele konusunda başta mülki idare, kolluk kuvvetleri ve adalet teşkilatı içerisinde önemli adımlar atılıyor. Ancak, hala başta medya olmak üzere, akademi içerisinde, üst düzey bürokraside, siyasal alandaki işbirlikçileri ve asker içerisinde oldukça mühim ‘eleman'ları var. FETO'nün en bariz özelliği ‘tedbir' ile hareket ederek tüm kurumlara sızmasıydı. Bu ‘tedbir' ile sızanların kimliği hakkında maalesef net bilgiler yok. Kimileri de çok kritik görevlerde işlerine devam ediyorlar. Unutulmaması gerek en önemli husus FETÖ'nün aslında bir casusluk faaliyeti yürüten şebeke oluşudur. Devşirilerek, hizmet etmeleri gereken yere hizmetlerini ‘hizmet' adı altında yaptılar. Türk Milleti'nin kaynakları ‘himmet' diyerek Türk Milleti'ne silah olarak kullanıldı.
15 Temmuz Darbe ve İşgal karşılaşması hakkında daha önceki yıllarda da araştırma yapan Optimar Araştırma Ekibi bu yıl da 13-15 Temmuz tarihleri arasında 26 ile 1826 katılımcı ile gerçekleştirdiği Türkiye'nin Nabzı Araştırmasında sordu, ‘'15 Temmuz'daki gibi bir darbe girişimi olursa sokağa, meydanlara çıkar mısınız?'' diye. Katılımcıların % 57,6'sı ‘'Evet çıkarım'', % 28,6'sı ise ‘'Hayır çıkmam'' şeklinde cevap verdi. Çıkarım diyenlerin geçmiş siyasal tercihlerine bakacak olursak % 84,9'u AK Parti'ye oy vermiş seçmenlerden, % 26,8'i CHP seçmeninden, % 70'i MHP seçmeninden, % 53,7'si İYİ Parti seçmeninden ve % 22,1'i ise HDP seçmeninden oluşuyor.
Bugünlerde yine sıkça duymaya başladığımız ‘'tekrar darbe olacak'' söylemine karşı en güzel cevabı yine Türk Milleti'nin vereceğini bu araştırma ortaya koyuyor.
Daha önceki araştırmalarda da bu araştırmada da o gece meydanlara çıkanların oranı % 40'lar civarında idi. Meyhaneden çıkanlar da ordaydı. Bazı Gezi eylemcileri de Roman vatandaşlarımız da Suriyeli sığınmacı kardeşlerimiz de 15 Temmuz'da bu ülkeyi savunmak için meydanlarda idi. Bazı, klavye milliyetçisi ırkçı tipler o gece meydanlara çıkmaz iken Suriyelilerin meydanlarda olması da ayrıca yüksek düzeyde ironi içeriyor.
15 Temmuz 2016'dan bu yana kamudan ByLock kullandığı gerekçesiyle binlerce kişi atıldı. Ayrıca, bazı kripto FETÖ'cülerin ilgisiz kişileri hedef göstererek atılması sebebiyle bazı dezenformasyonlar oluştu. Ancak, gelinen bu süreçte tespit edilen sadece asker içerisinde 50.000 personelden bahsediliyor. Paralel İhanet Çetesi olan FETÖ halen oldukça etkin ve bu etkinlikleri sebebiyle de zaman zaman gerek Türkiye içerisinde gerekse de yurtdışında ciddi anlamda Türkiye aleyhine dezenformasyon yapıyor. Bu şebekenin en mahir olduğu alanın dezenformasyon ve manipülasyon olduğunu unutmamak gerek.
Yine araştırmaya dönecek olursak; ‘'FETÖ ile mücadeleyi nasıl değerlendiriyorsunuz?'' şeklindeki sorumuza % 31,7'si “Yeterli ve başarılı buluyorum”, % 22,8'i “Yetersiz kaldığını düşünüyorum”, % 15,9'u “Mücadele edildiğini düşünmüyorum” şeklinde cevap vermiş ve % 29,6'lık bir kesim ise bu konuda fikir beyan etmemiştir. Ancak bu soruya verilen cevaplardan bakacak olursak % 22,8 yetersiz kaldığını düşünenler ile birlikte % 15,9'luk mücadele edildiğini düşünmeyenlerin cevaplarının toplamı olan % 38,7'lik bir kesim yapılan mücadeleyi yetersiz bulmaktadır. Bu sonuç da FETÖ ile mücadele konusunda Türk kamuoyundan ciddi bir destek olduğunun göstergesidir. Daha etkin mücadele edilmelidir.
15 Temmuz gecesi meydanlara çıkan % 41'lik kesime ‘'Neden çıktınız?'' şeklindeki sorumuza; % 59,4 “Vatan, bayrak, devlet bekası için”, % 18,0 “Milli irade ve Demokrasi için”, % 11,3 “Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın çağrısı sebebiyle”, % 6,1 “darbeye karşı olduğu için”, % 3,2 “FETÖ'ye karşı olduğum için”, % 2,0 “Ailem ve çocuğum için” şeklinde cevap vermişlerdir.
Sonuç olarak gelinen üç yıllık süreçte; tekrar darbe olursa sokağa çıkacak olan % 60'lık bir kesim var. FETÖ ile mücadelenin etkin bir şekilde yapılmadığını bu konuda yetersiz kalındığını düşünen de % 40'lık bir kesim var. Bu durumda başta en yoğun şekilde mücadele yapan Başkan Erdoğan ve İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun FETÖ mücadelesine Türk Milleti tam destek veriyor.
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Hilmi Daşdemir
15 Temmuz 2016'dan günümüze ne değişti?
15 Temmuz 2015 tarihindeki o darbe kalkışması ve işgal girişimi zaman zaman belki sulandırılıyor. Zaman zaman da gerektiği gibi dikkate alınmıyor. Bu kalkışma ve arkasındaki FETO ve azmettiricisi yapılar bu ülkeyi vesayet altına almak isteyen yapılardır.
Bu ülkenin istila edilemeyeceği, milli mücadeleden sonra bir kez de 15 Temmuz gecesi Türk Milleti tarafından gerekli müdahale yapılarak gösterilmiş oldu.
15 Temmuz'a gelinen süreçte yaşadığımız bazı hadiseler daha olmuştu, onları görmeden tek başına 15 Temmuz'un anlaşılabilmesi mümkün değildir. Bunların en görünür olanı Şubat 2012'de Hakan Fidan üzerinden Erdoğan'a yapılmak istenen operasyon idi. Bu operasyon Erdoğan'ın müdahalesi ile engellenmiş oldu. Daha sonraki süreçte Gezi Olayları tertiplendi. Gezi olayları doğrudan FETO operasyonu olmasa da olayları ajite etmeye dönük FETÖ'cülerin ciddi çabaları oldu. Belli ölçüde de yapmak istediklerinde başarı sağladılar. Sonraki süreçte, hükümetin FETÖ'ye insan kaynağı sağlayan ve gençlerin dimağını yıkayan örgüte karşı bir önlem olarak dershanelerin kapatılması ile ilgili karar alındı. Bu kararın hemen ardından ‘haşhaşi' tabirine tam uyacak bir şekilde FETÖ'nün adalet ve kolluk mekanizması içerisindeki yapısı ve onlar için manipülasyon yapan kolları harekete geçti. 17-25 Aralık operasyonları da Erdoğan'ın ‘dik' duruşu ile atlatıldı. O dönem atılması gereken adımlar, başta AK Parti içerisindeki tüm mekanizmalar harekete geçirilerek atılsa 15 Temmuz yaşanmayabilirdi. O dönem AK Parti Hükümeti içerisindeki bakanlar da dahil olmak üzere, Erdoğan yalnız bırakıldı. Nitekim ‘'FETÖ ile ilgili kendi arkadaşlarım tarafından dahi gerekli desteği görmedim. Yalnız bırakıldım.'' şeklinde ifadesi de var. Kaldı ki siyasal menfaat elde etmek için 17-25 olaylarını kullanmak isteyen muhalefet de ayrı bir mesele olarak mücadelenin önünü tıkıyordu.
FETÖ ile mücadele konusunda başta mülki idare, kolluk kuvvetleri ve adalet teşkilatı içerisinde önemli adımlar atılıyor. Ancak, hala başta medya olmak üzere, akademi içerisinde, üst düzey bürokraside, siyasal alandaki işbirlikçileri ve asker içerisinde oldukça mühim ‘eleman'ları var. FETO'nün en bariz özelliği ‘tedbir' ile hareket ederek tüm kurumlara sızmasıydı. Bu ‘tedbir' ile sızanların kimliği hakkında maalesef net bilgiler yok. Kimileri de çok kritik görevlerde işlerine devam ediyorlar. Unutulmaması gerek en önemli husus FETÖ'nün aslında bir casusluk faaliyeti yürüten şebeke oluşudur. Devşirilerek, hizmet etmeleri gereken yere hizmetlerini ‘hizmet' adı altında yaptılar. Türk Milleti'nin kaynakları ‘himmet' diyerek Türk Milleti'ne silah olarak kullanıldı.
15 Temmuz Darbe ve İşgal karşılaşması hakkında daha önceki yıllarda da araştırma yapan Optimar Araştırma Ekibi bu yıl da 13-15 Temmuz tarihleri arasında 26 ile 1826 katılımcı ile gerçekleştirdiği Türkiye'nin Nabzı Araştırmasında sordu, ‘'15 Temmuz'daki gibi bir darbe girişimi olursa sokağa, meydanlara çıkar mısınız?'' diye. Katılımcıların % 57,6'sı ‘'Evet çıkarım'', % 28,6'sı ise ‘'Hayır çıkmam'' şeklinde cevap verdi. Çıkarım diyenlerin geçmiş siyasal tercihlerine bakacak olursak % 84,9'u AK Parti'ye oy vermiş seçmenlerden, % 26,8'i CHP seçmeninden, % 70'i MHP seçmeninden, % 53,7'si İYİ Parti seçmeninden ve % 22,1'i ise HDP seçmeninden oluşuyor.
Bugünlerde yine sıkça duymaya başladığımız ‘'tekrar darbe olacak'' söylemine karşı en güzel cevabı yine Türk Milleti'nin vereceğini bu araştırma ortaya koyuyor.
Daha önceki araştırmalarda da bu araştırmada da o gece meydanlara çıkanların oranı % 40'lar civarında idi. Meyhaneden çıkanlar da ordaydı. Bazı Gezi eylemcileri de Roman vatandaşlarımız da Suriyeli sığınmacı kardeşlerimiz de 15 Temmuz'da bu ülkeyi savunmak için meydanlarda idi. Bazı, klavye milliyetçisi ırkçı tipler o gece meydanlara çıkmaz iken Suriyelilerin meydanlarda olması da ayrıca yüksek düzeyde ironi içeriyor.
15 Temmuz 2016'dan bu yana kamudan ByLock kullandığı gerekçesiyle binlerce kişi atıldı. Ayrıca, bazı kripto FETÖ'cülerin ilgisiz kişileri hedef göstererek atılması sebebiyle bazı dezenformasyonlar oluştu. Ancak, gelinen bu süreçte tespit edilen sadece asker içerisinde 50.000 personelden bahsediliyor. Paralel İhanet Çetesi olan FETÖ halen oldukça etkin ve bu etkinlikleri sebebiyle de zaman zaman gerek Türkiye içerisinde gerekse de yurtdışında ciddi anlamda Türkiye aleyhine dezenformasyon yapıyor. Bu şebekenin en mahir olduğu alanın dezenformasyon ve manipülasyon olduğunu unutmamak gerek.
Yine araştırmaya dönecek olursak; ‘'FETÖ ile mücadeleyi nasıl değerlendiriyorsunuz?'' şeklindeki sorumuza % 31,7'si “Yeterli ve başarılı buluyorum”, % 22,8'i “Yetersiz kaldığını düşünüyorum”, % 15,9'u “Mücadele edildiğini düşünmüyorum” şeklinde cevap vermiş ve % 29,6'lık bir kesim ise bu konuda fikir beyan etmemiştir. Ancak bu soruya verilen cevaplardan bakacak olursak % 22,8 yetersiz kaldığını düşünenler ile birlikte % 15,9'luk mücadele edildiğini düşünmeyenlerin cevaplarının toplamı olan % 38,7'lik bir kesim yapılan mücadeleyi yetersiz bulmaktadır. Bu sonuç da FETÖ ile mücadele konusunda Türk kamuoyundan ciddi bir destek olduğunun göstergesidir. Daha etkin mücadele edilmelidir.
15 Temmuz gecesi meydanlara çıkan % 41'lik kesime ‘'Neden çıktınız?'' şeklindeki sorumuza; % 59,4 “Vatan, bayrak, devlet bekası için”, % 18,0 “Milli irade ve Demokrasi için”, % 11,3 “Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın çağrısı sebebiyle”, % 6,1 “darbeye karşı olduğu için”, % 3,2 “FETÖ'ye karşı olduğum için”, % 2,0 “Ailem ve çocuğum için” şeklinde cevap vermişlerdir.
Sonuç olarak gelinen üç yıllık süreçte; tekrar darbe olursa sokağa çıkacak olan % 60'lık bir kesim var. FETÖ ile mücadelenin etkin bir şekilde yapılmadığını bu konuda yetersiz kalındığını düşünen de % 40'lık bir kesim var. Bu durumda başta en yoğun şekilde mücadele yapan Başkan Erdoğan ve İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun FETÖ mücadelesine Türk Milleti tam destek veriyor.