31 Mart seçimleri, sonuçları itibariyle siyasetin geleceğini belirlemeye yönelik bir seçim olması açısından kritik idi. Bu kritik süreç sonucu Ankara ve İstanbul belediye başkanlıkları muhalafet partisine geçti ve AK Parti'nin ‘yenilmezlik' algısı belli ölçüde kırılmış oldu. 16 Nisan 2017 Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi Halkoylaması sonucu ‘Evet' oyları için alınan % 51,4'lük sonuç ve Ankara'daki % 48,8'lik ve % 48,65'lik sonuçlar da belli ölçüde bir alarm verdiğinin göstergesiydi.
24 Haziran seçim sonuçlarının da benzer şekilde gerçekleşmesi yerel seçimlerin çok kritik olacağını, tabiri caiz ise AK Parti'nin ‘geleceğini belirleyecek' bir haberci niteliği taşıdığı gerçeğini gösteriyordu. Nitekim bu konuya ilişkin değerlendirmelerimi benimle yapılan ropörtajlarda ve katıldığım televizyon programlarında aktarmıştım. Ayrıca, AK Parti'nin ve Erdoğan'ın hikayesi de 1994 yerel seçimleri ile başlamıştı. Erdoğan'ın okuduğu şiirden dolayı hapse atılması sonrasında kurmuş olduğu AK Parti ile tüm seçimlerde açık ara önde çıkarak seçmenin nabzını iyi tuttuğu ve seçmenin de kendisine inanarak ve güverek her seçimde yeni bir ‘güvenoyu' verdiği süreç yaşandı.
2013 yılı Gezi olayları ve ardından 17-25 olayları, 7 Haziran ve 1 Kasım seçimleri, 15 Temmuz Darbe Girişimi ile belirsizliklerin çok olduğu bir süreç içerisine giren ülke, ekonomik olarak da belli ölçüde sarsılmış ve Rahip Brunson olayı ile de dolardaki hızlı yükseliş piyasaları olumsuz etkilemişti. Seçmen ekonomik sıkıntılarla birlikte gözünde büyüyen başka sebeplerle de yerel seçimlerde bir ‘mesaj' vermek istedi. Nitekim 7 Haziran seçimleri de bir ‘mesaj' verme kaygısıyla sonuçlanmıştı. 1 Kasım seçimlerine kadar geçen sürede yaşanan gelişmeler seçmenin tercihini tekrar AK Parti'den yana kullanmasını sağladı. 31 Mart seçimlerinde İstanbul'da fark bindelik düzeyde iken seçime itiraz edilmesi ve itiraz sonucu oluşan algı AK Parti'nin İstanbul seçimlerini daha büyük bir farkla kaybetmesine neden oldu ki bu da siyasal açıdan AK Parti'nin oluşmuş olan ‘yenilmezlik' algısını sarsmış oldu.
Türkiye geneli AK Parti'nin belediye meclisi ve il genel meclisi oyunun % 52 düzeyinde olması da iktidar açısından ‘ince bir ayar' olarak algılanabilir. Ancak, gelinen süreçte geçmişte seçmen desteği açısından çok rahat olan AK Parti artık eskisi kadar rahat olamayacak gibi gözüküyor. Ama hala en yakın rakibi olan CHP ile arasında da 20 puanlık bir oy üstünlüğü olduğu da bir gerçek. Ama buradaki sonuç MHP ile AK Parti'nin karşısında HDP'nin de dahil olduğu blok arasında sadece % 1-2 puan belki o kadar bile olmayan bir oy farkının oluşmuş olması. Yılın son günlerine rastlayan süreçte lansmanı yapılan yerli otomobil ve uzun süren durgunluktan sonra ekonomideki canlanma üretim politikalarının desteklenmesiyle devam ederse belli ölçüde rahatlayabilir. Fakat, 2023'e doğru hızla yol alırken iktidar açısından çok rahat olmayacak bir sürecin oluştuğunu söyleyebilirim.
Ancak tüm bu gelişmelere rağmen kamuoyu yoklamalarındaki % 40 ve üzerindeki sonuçla hala AK Parti'nin toparlama pozisyonu olduğunu söyleyebiliriz.
Millet İttifakı açısından bakıldığı zaman CHP yönetiminde kalırsa Kemal Kılıçdaroğlu'nun 2023 seçim sürecine giden yolda nasıl kararlar alacağı belirleyici olacak. CHP'nin yakında yapılacak kurultayında Muharrem İnce CHP Genel Başkanı olursa dengeler belli ölçüde değişebilir. Zira Kılıçdaroğlu'nun kafasındaki cumhurbaşkanı adayının Abdullah Gül olacağını kestirmek zor değil.
İttifaklarla % 10 olan barajın kalktığı geçmişte AK Parti bünyesinde siyaset yapmış olan Ahmet Davutoğlu ve Ali Babacan partisinin de gelinen süreçte etkili olacağı ve Millet İttfakı içerisinde yer alacakları görülüyor.
Sonuç olarak; Siyasette Millet İttifakı oy oranları belli ölçüde belirleyici olsa da AK Parti ve Başkan Erdoğan'ın atacağı adımlar ilgiyle bekleniyor.
Diğer taraftan Suriye'den ülkemize yönelik PKK/ PYD saldırılarını önlemeye yönelik olarak yapılan Barış Pınarı Harekatı da ülkemiz açısından önemli bir sonuç oluşturdu. Türkiye ABD ve Rusya'ya rağmen bu harekatı gerçekleştirdi ve hedeflerine belli ölçüde ulaştı.
Hala tartıştığımız Libya ile yapılan Münhasır Ekonomik Bölge anlaşması da önemli bir anlaşma idi. Önümüzdeki dönem daha çok tartışacağımız bir anlaşma, TBMM'den asker gönderme onayı çıkması ile tartışma bu boyutu ile de ele alınacak. Ancak hükümetin Libya'da neden olunduğuna ilişkin argümanlarını daha açık bir şekilde kamuoyuna anlatması önümüzdeki süreçte etkili olacak.
2019 yılı, Türk Siyaseti açısından geleceğin nasıl şekilleneceğini görmemiz açısından önemli idi. Bu seçimlerin sonuçları genel olarak ekonomi ve dış politikadaki gelişmelerle etkisini 2020 yılında da gösterecek gibi görünüyor. Biz önümüzdeki dönemde 2019 yılını en çok da yerel seçimlerde oluşan sonuçlarla konuşacağız gibi bir gerçeklik var.
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Hilmi Daşdemir
2019’un Bırakacağı İzler Nasıl Olacak?
Türk siyaseti açısından önemli bir yıl oldu 2019.
31 Mart seçimleri, sonuçları itibariyle siyasetin geleceğini belirlemeye yönelik bir seçim olması açısından kritik idi. Bu kritik süreç sonucu Ankara ve İstanbul belediye başkanlıkları muhalafet partisine geçti ve AK Parti'nin ‘yenilmezlik' algısı belli ölçüde kırılmış oldu. 16 Nisan 2017 Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi Halkoylaması sonucu ‘Evet' oyları için alınan % 51,4'lük sonuç ve Ankara'daki % 48,8'lik ve % 48,65'lik sonuçlar da belli ölçüde bir alarm verdiğinin göstergesiydi.
24 Haziran seçim sonuçlarının da benzer şekilde gerçekleşmesi yerel seçimlerin çok kritik olacağını, tabiri caiz ise AK Parti'nin ‘geleceğini belirleyecek' bir haberci niteliği taşıdığı gerçeğini gösteriyordu. Nitekim bu konuya ilişkin değerlendirmelerimi benimle yapılan ropörtajlarda ve katıldığım televizyon programlarında aktarmıştım. Ayrıca, AK Parti'nin ve Erdoğan'ın hikayesi de 1994 yerel seçimleri ile başlamıştı. Erdoğan'ın okuduğu şiirden dolayı hapse atılması sonrasında kurmuş olduğu AK Parti ile tüm seçimlerde açık ara önde çıkarak seçmenin nabzını iyi tuttuğu ve seçmenin de kendisine inanarak ve güverek her seçimde yeni bir ‘güvenoyu' verdiği süreç yaşandı.
2013 yılı Gezi olayları ve ardından 17-25 olayları, 7 Haziran ve 1 Kasım seçimleri, 15 Temmuz Darbe Girişimi ile belirsizliklerin çok olduğu bir süreç içerisine giren ülke, ekonomik olarak da belli ölçüde sarsılmış ve Rahip Brunson olayı ile de dolardaki hızlı yükseliş piyasaları olumsuz etkilemişti. Seçmen ekonomik sıkıntılarla birlikte gözünde büyüyen başka sebeplerle de yerel seçimlerde bir ‘mesaj' vermek istedi. Nitekim 7 Haziran seçimleri de bir ‘mesaj' verme kaygısıyla sonuçlanmıştı. 1 Kasım seçimlerine kadar geçen sürede yaşanan gelişmeler seçmenin tercihini tekrar AK Parti'den yana kullanmasını sağladı. 31 Mart seçimlerinde İstanbul'da fark bindelik düzeyde iken seçime itiraz edilmesi ve itiraz sonucu oluşan algı AK Parti'nin İstanbul seçimlerini daha büyük bir farkla kaybetmesine neden oldu ki bu da siyasal açıdan AK Parti'nin oluşmuş olan ‘yenilmezlik' algısını sarsmış oldu.
Türkiye geneli AK Parti'nin belediye meclisi ve il genel meclisi oyunun % 52 düzeyinde olması da iktidar açısından ‘ince bir ayar' olarak algılanabilir. Ancak, gelinen süreçte geçmişte seçmen desteği açısından çok rahat olan AK Parti artık eskisi kadar rahat olamayacak gibi gözüküyor. Ama hala en yakın rakibi olan CHP ile arasında da 20 puanlık bir oy üstünlüğü olduğu da bir gerçek. Ama buradaki sonuç MHP ile AK Parti'nin karşısında HDP'nin de dahil olduğu blok arasında sadece % 1-2 puan belki o kadar bile olmayan bir oy farkının oluşmuş olması. Yılın son günlerine rastlayan süreçte lansmanı yapılan yerli otomobil ve uzun süren durgunluktan sonra ekonomideki canlanma üretim politikalarının desteklenmesiyle devam ederse belli ölçüde rahatlayabilir. Fakat, 2023'e doğru hızla yol alırken iktidar açısından çok rahat olmayacak bir sürecin oluştuğunu söyleyebilirim.
Ancak tüm bu gelişmelere rağmen kamuoyu yoklamalarındaki % 40 ve üzerindeki sonuçla hala AK Parti'nin toparlama pozisyonu olduğunu söyleyebiliriz.
Millet İttifakı açısından bakıldığı zaman CHP yönetiminde kalırsa Kemal Kılıçdaroğlu'nun 2023 seçim sürecine giden yolda nasıl kararlar alacağı belirleyici olacak. CHP'nin yakında yapılacak kurultayında Muharrem İnce CHP Genel Başkanı olursa dengeler belli ölçüde değişebilir. Zira Kılıçdaroğlu'nun kafasındaki cumhurbaşkanı adayının Abdullah Gül olacağını kestirmek zor değil.
İttifaklarla % 10 olan barajın kalktığı geçmişte AK Parti bünyesinde siyaset yapmış olan Ahmet Davutoğlu ve Ali Babacan partisinin de gelinen süreçte etkili olacağı ve Millet İttfakı içerisinde yer alacakları görülüyor.
Sonuç olarak; Siyasette Millet İttifakı oy oranları belli ölçüde belirleyici olsa da AK Parti ve Başkan Erdoğan'ın atacağı adımlar ilgiyle bekleniyor.
Diğer taraftan Suriye'den ülkemize yönelik PKK/ PYD saldırılarını önlemeye yönelik olarak yapılan Barış Pınarı Harekatı da ülkemiz açısından önemli bir sonuç oluşturdu. Türkiye ABD ve Rusya'ya rağmen bu harekatı gerçekleştirdi ve hedeflerine belli ölçüde ulaştı.
Hala tartıştığımız Libya ile yapılan Münhasır Ekonomik Bölge anlaşması da önemli bir anlaşma idi. Önümüzdeki dönem daha çok tartışacağımız bir anlaşma, TBMM'den asker gönderme onayı çıkması ile tartışma bu boyutu ile de ele alınacak. Ancak hükümetin Libya'da neden olunduğuna ilişkin argümanlarını daha açık bir şekilde kamuoyuna anlatması önümüzdeki süreçte etkili olacak.
2019 yılı, Türk Siyaseti açısından geleceğin nasıl şekilleneceğini görmemiz açısından önemli idi. Bu seçimlerin sonuçları genel olarak ekonomi ve dış politikadaki gelişmelerle etkisini 2020 yılında da gösterecek gibi görünüyor. Biz önümüzdeki dönemde 2019 yılını en çok da yerel seçimlerde oluşan sonuçlarla konuşacağız gibi bir gerçeklik var.