Deprem Gerçeğimiz ve Elazığ Depreminin Düşündürdükleri
Yazının Giriş Tarihi: 03.02.2020 10:55
Yazının Güncellenme Tarihi: 03.02.2020 10:55
24 Ocak akşamı yaşadığımız Elazığ Sivrice Merkezli 6,8 büyüklüğündeki deprem sonrası depremin artçıları devam ederken dün akşam da 4,5 büyüklüğünde bir deprem daha oldu. Muhtemelen de bir süre daha bu artçılar devam edecek.
Elağız Sivrice merkezli depremde 41 vatandaşımız hayatını kaybederken 45 kişi enkazdan sağ kurtarılmıştı, 1030 civarında da yaralı vardı. AFAD tarafından yapılan açıklamaya göre de 37631 bina incelenmiş, 6851 binada da ağır hasar tespit edilmişti. Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum da hasar tespit çalışmalarının % 40'ının tamamlandığını geçtiğimiz gün açıklamıştı.
Merkezi İstanbul Silivri açıkları olan 5,8'lik depremi 26 Eylül 2019 tarihinde yaşadık. Ben de o esnada İstanbu'da bir toplantıda idim. O deprem bile insanlada bir paniğe sebep olmuştu ve 1999 depreminden sonraki süreçte İstanbullular tarafından unutulan deprem ‘'Ben buradayım'' demişti adeta. Ardından Manisa'da yaşanan 4,5 şiddetindeki deprem ve son Elazığ depremi.
Geçmişe bakacak olursak Cumhuriyet tarihimizdeki en büyük depremin 17 Aralık 1939 tarihindeki Erzincan Depremi olduğunu görüyoruz. Erzincan depremi 7,9 şiddetinde olmuş ve 32 bin 968 kişi yaşamını kaybetmişti. Sonrasında birçok deprem olmuş ama 17 Ağustos 1999 Gölcük depremi sırasında 17 bin 480 can kaybı olmuş, ciddi anlamda da binalar hasar görmüştü. Yakın bir tarih sayılabilecek 23 Ekim 2011 Van Depreminde 644 kişi yaşaımını kaybetmiş, binlerce kişi yaralanmış ve binlerce bina da hasar görmüştü. Gölcük, İstanbul, Düzce depremleri esnasında da bu millet yine büyük bir özveri göstermişti. Van Depremlerinde ise başta AFAD koordinasyonunda ciddi işler yapıldı. Şu an Cumhurbaşkanı Yardımcısı olan Fuat Oktay'ı Van depremlerindeki gösterdiği performans ile tanıdık.
Ülkemizin deprem ülkesi olduğu, can kaybına sebep olanın da deprem değil binalar olduğu sıklıkla söylenir. Sıkça da Japonya üzerinden örnekler verilir. 2011'deki Van Depremleri sonrasında Van'a gidip orada çalışma ve araştırma yapmış birisi olarak da deprem sonrası insanların yaşadıkları çaresizliğe şahid olmuştum. Yaşamayanın tam olarak bilmesi mümkün değil. Ancaki biraz empati kurarsak anlayabiliriz. Bir anda herşeyini kaybetmek, soğuk kış günü evsiz barksız kalmak oldukça zor. Allah yardım etsin.
Deprem sürecinde şahitlik ettiğimiz mucizeler oldu. Bu milletin içerisinden çıkan yeni kahramanlar gördük. Azize Çelik ile telefon ile iletişim kurararak kurtarılmasını sağlayan Emine Kuşdemirç ‘Rol model' olarak da öne çıktı Emine Kuşdemir. Şimdi birçok insan akın akın gönüllü olmak için başvuruyor. Sonra bir Suriyeli Mahmut var ki elleri parçalana parçalana göçük altındaki bir kadını kurtarıyor. Bu davranışıyla Suriyeli Mahmut Türk Milleti'nin Suriyeli Sığınmacılar için yaptıklarına teşekkür ediyor kurtardığı hayat ile. Bu millet dualarla ayakta.
Gönlü geniş bir milletiz, deprem esnasında herkes seferber oldu. Belediyeler tırlar dolusu erzak götürdüler. Yardım için adeta birbirleri ile yarıştılar. Deprem olur olmaz devlet teyakkuza geçti. İlk İçişleri Bakanı Süleyman Soylu deprem yerine intikal etti. O zamandan bu zamana da orada kah bir köyde görüyoruz kah AFAD toplantısına başkanlık ederken kah da yardım malzemesi taşırken görüyoruz. Geçtiğimiz günlerde bu çalışmayı PR çalışması olarak gördüğünü söyleyen bir hukukçu vardı. Bu Türk Milleti'nin takdir edeceği bir husus millet yapılan her işi görüyor. Beğendiği davranışlar için öncelikle dua ediyor yeri geldiğinde de sandıkta cevap veriyor. Depremi bir PR vesilesi olarak kullanan birisini görmek isteyenlerin tatile giderken Elazığ'a da uğrayıp bir poz verip sonra soluğu Palandöken'de alanlara bakmaları gerekir. Ama bakamıyorlar, göremiyorlar.
Başka bir özverili mücadele adamı iş ve çözüm odaklı isim vardı sahada; Murat Kurum. Daha depremden bir dün önce amcası Hanefi Kurum'u Konya'da toprağa verdi. Sonra, Manisa'daki depremle ilgili incelemelerde bulunmak üzere Manisa'ya geçti. Elazığ depremini haber alır almaz Elazığ'a geçti ve o günden bu güne Elazığ'da. Ne zaman döneceği de belli değil. Murat Kurum'un üç evladı var. Mehmet 2005 doğumlu, Zeynep 2009 doğumlu ve Zehra 2018 doğumlu. En büyüğü 10 yaşında en küçüğü de daha iki yaşında. Evlatlarının hayatlarını ıskalamış mı oluyor Murat Kurum. Yoksa evlatlarına özverili çalışarak, Allah rızasını gözeterek, ihtiyacı olanların Türk Milleti'nin hayatını ıskalamaması için mi bir çaba içerisinde oluyor. Takdir Türk Milleti'nin olacak elbette.
Sonra, Sağlık Bakanı Fahrettin Koca deprem gününden beri Elazığ'da. Sağlık ile ilgili yapılan işlere nezaret ediyor. Yaralılar ile ilgileniyor. Süreci Süleyman Soylu ve Murat Kurum ile birlikte sahadan takip ediyor.
Sonuç olarak, devlet sahada varlığını hissettiriyor. Yaraları hızla sarıyor. İnşaallah yaşamayız tekrarını ama her seferinde deprem ve kriz yönetiminde ülke olarak daha iyi bir noktaya geliyoruz. Birlik ve beraberliği daha yoğun olarak hissetmemiz gereken bu günlerde birileri yapılanları ya görüyor ya da görmezlikten gelerek bir takım dezenformasyonlara girişiyor. Demek ki bunların da tıyneti bu yapacak birşey yok. Daha güzel Türkiye ve daha güzel yarınlar için çalışmaya devam edeceğiz. Taş üstüne taş koyandan Allah razı olsun.
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Hilmi Daşdemir
Deprem Gerçeğimiz ve Elazığ Depreminin Düşündürdükleri
24 Ocak akşamı yaşadığımız Elazığ Sivrice Merkezli 6,8 büyüklüğündeki deprem sonrası depremin artçıları devam ederken dün akşam da 4,5 büyüklüğünde bir deprem daha oldu. Muhtemelen de bir süre daha bu artçılar devam edecek.
Elağız Sivrice merkezli depremde 41 vatandaşımız hayatını kaybederken 45 kişi enkazdan sağ kurtarılmıştı, 1030 civarında da yaralı vardı. AFAD tarafından yapılan açıklamaya göre de 37631 bina incelenmiş, 6851 binada da ağır hasar tespit edilmişti. Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum da hasar tespit çalışmalarının % 40'ının tamamlandığını geçtiğimiz gün açıklamıştı.
Merkezi İstanbul Silivri açıkları olan 5,8'lik depremi 26 Eylül 2019 tarihinde yaşadık. Ben de o esnada İstanbu'da bir toplantıda idim. O deprem bile insanlada bir paniğe sebep olmuştu ve 1999 depreminden sonraki süreçte İstanbullular tarafından unutulan deprem ‘'Ben buradayım'' demişti adeta. Ardından Manisa'da yaşanan 4,5 şiddetindeki deprem ve son Elazığ depremi.
Geçmişe bakacak olursak Cumhuriyet tarihimizdeki en büyük depremin 17 Aralık 1939 tarihindeki Erzincan Depremi olduğunu görüyoruz. Erzincan depremi 7,9 şiddetinde olmuş ve 32 bin 968 kişi yaşamını kaybetmişti. Sonrasında birçok deprem olmuş ama 17 Ağustos 1999 Gölcük depremi sırasında 17 bin 480 can kaybı olmuş, ciddi anlamda da binalar hasar görmüştü. Yakın bir tarih sayılabilecek 23 Ekim 2011 Van Depreminde 644 kişi yaşaımını kaybetmiş, binlerce kişi yaralanmış ve binlerce bina da hasar görmüştü. Gölcük, İstanbul, Düzce depremleri esnasında da bu millet yine büyük bir özveri göstermişti. Van Depremlerinde ise başta AFAD koordinasyonunda ciddi işler yapıldı. Şu an Cumhurbaşkanı Yardımcısı olan Fuat Oktay'ı Van depremlerindeki gösterdiği performans ile tanıdık.
Ülkemizin deprem ülkesi olduğu, can kaybına sebep olanın da deprem değil binalar olduğu sıklıkla söylenir. Sıkça da Japonya üzerinden örnekler verilir. 2011'deki Van Depremleri sonrasında Van'a gidip orada çalışma ve araştırma yapmış birisi olarak da deprem sonrası insanların yaşadıkları çaresizliğe şahid olmuştum. Yaşamayanın tam olarak bilmesi mümkün değil. Ancaki biraz empati kurarsak anlayabiliriz. Bir anda herşeyini kaybetmek, soğuk kış günü evsiz barksız kalmak oldukça zor. Allah yardım etsin.
Deprem sürecinde şahitlik ettiğimiz mucizeler oldu. Bu milletin içerisinden çıkan yeni kahramanlar gördük. Azize Çelik ile telefon ile iletişim kurararak kurtarılmasını sağlayan Emine Kuşdemirç ‘Rol model' olarak da öne çıktı Emine Kuşdemir. Şimdi birçok insan akın akın gönüllü olmak için başvuruyor.
Sonra bir Suriyeli Mahmut var ki elleri parçalana parçalana göçük altındaki bir kadını kurtarıyor. Bu davranışıyla Suriyeli Mahmut Türk Milleti'nin Suriyeli Sığınmacılar için yaptıklarına teşekkür ediyor kurtardığı hayat ile. Bu millet dualarla ayakta.
Gönlü geniş bir milletiz, deprem esnasında herkes seferber oldu. Belediyeler tırlar dolusu erzak götürdüler. Yardım için adeta birbirleri ile yarıştılar. Deprem olur olmaz devlet teyakkuza geçti. İlk İçişleri Bakanı Süleyman Soylu deprem yerine intikal etti. O zamandan bu zamana da orada kah bir köyde görüyoruz kah AFAD toplantısına başkanlık ederken kah da yardım malzemesi taşırken görüyoruz. Geçtiğimiz günlerde bu çalışmayı PR çalışması olarak gördüğünü söyleyen bir hukukçu vardı. Bu Türk Milleti'nin takdir edeceği bir husus millet yapılan her işi görüyor. Beğendiği davranışlar için öncelikle dua ediyor yeri geldiğinde de sandıkta cevap veriyor. Depremi bir PR vesilesi olarak kullanan birisini görmek isteyenlerin tatile giderken Elazığ'a da uğrayıp bir poz verip sonra soluğu Palandöken'de alanlara bakmaları gerekir. Ama bakamıyorlar, göremiyorlar.
Başka bir özverili mücadele adamı iş ve çözüm odaklı isim vardı sahada; Murat Kurum. Daha depremden bir dün önce amcası Hanefi Kurum'u Konya'da toprağa verdi. Sonra, Manisa'daki depremle ilgili incelemelerde bulunmak üzere Manisa'ya geçti. Elazığ depremini haber alır almaz Elazığ'a geçti ve o günden bu güne Elazığ'da. Ne zaman döneceği de belli değil. Murat Kurum'un üç evladı var. Mehmet 2005 doğumlu, Zeynep 2009 doğumlu ve Zehra 2018 doğumlu. En büyüğü 10 yaşında en küçüğü de daha iki yaşında. Evlatlarının hayatlarını ıskalamış mı oluyor Murat Kurum. Yoksa evlatlarına özverili çalışarak, Allah rızasını gözeterek, ihtiyacı olanların Türk Milleti'nin hayatını ıskalamaması için mi bir çaba içerisinde oluyor. Takdir Türk Milleti'nin olacak elbette.
Sonra, Sağlık Bakanı Fahrettin Koca deprem gününden beri Elazığ'da. Sağlık ile ilgili yapılan işlere nezaret ediyor. Yaralılar ile ilgileniyor. Süreci Süleyman Soylu ve Murat Kurum ile birlikte sahadan takip ediyor.
Sonuç olarak, devlet sahada varlığını hissettiriyor. Yaraları hızla sarıyor. İnşaallah yaşamayız tekrarını ama her seferinde deprem ve kriz yönetiminde ülke olarak daha iyi bir noktaya geliyoruz. Birlik ve beraberliği daha yoğun olarak hissetmemiz gereken bu günlerde birileri yapılanları ya görüyor ya da görmezlikten gelerek bir takım dezenformasyonlara girişiyor. Demek ki bunların da tıyneti bu yapacak birşey yok.
Daha güzel Türkiye ve daha güzel yarınlar için çalışmaya devam edeceğiz. Taş üstüne taş koyandan Allah razı olsun.