Toplumsal çapta, hiç günümüz kadar ego patlaması yaşandı mı acaba geçmiş zamanlarda?
Açıkçası hiç be hiç sanmıyorum.
Yaşadığımız şu anki zamana baktığımızda, toplumun her katmanında bu patlama fazlası ile görülmekte.
Akla gelebilecek her türlü “sanatçı” bu işin başını çekerken(istisnaları var mutlaka) tevazunun sahtesi dahi gösterişten ırak.
Doygunluk ve de olgunluk ne yaşta ne de başta. Egoizm her satıh-her yaş ve her başta.
Sadece sanatçılar olsa iyi, en azından kötünün iyisi denilebilirdi.
Oysa 7den 77ye her birimiz bu virüsü kapmış durumdayız. Üstelik, bilinen aşısal nitelikte bir panzehiri de yok.
Yaşadığımız gerçek hayatın merkezine koyduğumuz “sanal dünyan”ın egoist tutumları tetiklemesi mutlak bir netice.
Sosyal medya tabir ettiğimiz sanal platformlar, bastırılmış narsist duyguların aleni olarak açığa çıkarılmasında çok etken oldu ve de olmakta.
Herkes ama her, kendi “filmini” vizyona sokma derdinde-peşinde, telaşında.
Hatta farklı paylaşım yaparak “like” derdine düşen insanlarımızdan bu uğurda hayatını kaybedenler de bulunmakta.
Gerçek olmayan bu sanal şöhret sarhoşluğu ile debelenen toplumumuzda aidiyet-görenek ve ahlȧkımızla ters düşen her türlü paylaşımı görmek mümkün ve dahi gitgide bu durum normal kanıksanır olmakta. Asıl, toplumumuz adına en büyük tehlike de bu noktada zuhur etmekte.
Bu kıvam ile, çoğalarak gelen yanlışa alkış tutmak, alışkanlıktan da öte bir refleks haline gelmekte.
Bir de “sanal sosyal mecra” dışında, insanlar kendisini özel hissetmek dürtüsüyle marka ve kişiye özel ürünleri satın alma-stoklama-üzerinde taşıma-bulundurma programı-emri İle hareket ederek lüzumsuz ve pahalı tüketimin peşinde koşmakta.
Esasen; bu nitelikte olduğu zannıyla temin ettiği, araba-telefon-pantolon-ayakkabı-mont-çanta vb. ürünler ile insanlar, oluşturduğunu sandığı sahte bir kalite ile makyajlanarak cafcaflı bir ambalaj ile “etiket” oluşturma furyasında kendisi adına boşa kürek çeken bir kürek mahkumundan öteye gidememekte.
Asıl ironi ise; reklam gerçekte para karşılığı yapılan bir tanıtım olmasına rağmen bahsi geçen durumda, o ürünlere para vererek sahip olanların, aldıkları “marka”ları taşıyarak-kullanarak sınır biçilemeyen yer ve mekanlarda seyyar nitelikte o markaların hem tüketicisi hem de bedelsiz-gönüllü tanıtım elemanı olmalarıdır.
Ve bu eylemin, onur-gurur ve kibirle yapılıyor olması da, ironiyi daha da hayrete çalmaktadır.
Teker üzerinden selamlarımla.
Murat Beyaz
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Murat Beyaz
Kürek Mahkumiyeti
Toplumsal çapta, hiç günümüz kadar ego patlaması yaşandı mı acaba geçmiş zamanlarda?
Açıkçası hiç be hiç sanmıyorum.
Yaşadığımız şu anki zamana baktığımızda, toplumun her katmanında bu patlama fazlası ile görülmekte.
Akla gelebilecek her türlü “sanatçı” bu işin başını
çekerken(istisnaları var mutlaka) tevazunun sahtesi dahi gösterişten ırak.
Doygunluk ve de olgunluk ne yaşta ne de başta. Egoizm her satıh-her yaş ve her başta.
Sadece sanatçılar olsa iyi, en azından kötünün iyisi denilebilirdi.
Oysa 7den 77ye her birimiz bu virüsü kapmış durumdayız. Üstelik, bilinen aşısal nitelikte bir panzehiri de yok.
Yaşadığımız gerçek hayatın merkezine koyduğumuz “sanal dünyan”ın egoist tutumları tetiklemesi mutlak bir netice.
Sosyal medya tabir ettiğimiz sanal platformlar, bastırılmış narsist duyguların aleni olarak açığa çıkarılmasında çok etken oldu ve de olmakta.
Herkes ama her, kendi “filmini” vizyona sokma derdinde-peşinde, telaşında.
Hatta farklı paylaşım yaparak “like” derdine düşen insanlarımızdan bu uğurda hayatını kaybedenler de bulunmakta.
Gerçek olmayan bu sanal şöhret sarhoşluğu ile debelenen toplumumuzda aidiyet-görenek ve ahlȧkımızla ters düşen her türlü paylaşımı görmek mümkün ve dahi gitgide bu durum normal kanıksanır olmakta. Asıl, toplumumuz adına en büyük tehlike de bu noktada zuhur etmekte.
Bu kıvam ile, çoğalarak gelen yanlışa alkış tutmak, alışkanlıktan da öte bir refleks haline gelmekte.
Bir de “sanal sosyal mecra” dışında, insanlar kendisini özel hissetmek dürtüsüyle marka ve kişiye özel ürünleri satın alma-stoklama-üzerinde taşıma-bulundurma programı-emri İle hareket ederek lüzumsuz ve pahalı tüketimin peşinde koşmakta.
Esasen; bu nitelikte olduğu zannıyla temin ettiği, araba-telefon-pantolon-ayakkabı-mont-çanta vb. ürünler ile insanlar, oluşturduğunu sandığı sahte bir kalite ile makyajlanarak cafcaflı bir ambalaj ile “etiket” oluşturma furyasında kendisi adına boşa kürek çeken bir kürek mahkumundan öteye gidememekte.
Mahkumiyet kapitalizme, mahkumiyet nefse, mahkumiyet “içi boş” insanlığa.
Asıl ironi ise; reklam gerçekte para karşılığı yapılan bir tanıtım olmasına rağmen bahsi geçen durumda, o ürünlere para vererek sahip olanların, aldıkları “marka”ları taşıyarak-kullanarak sınır biçilemeyen yer ve mekanlarda seyyar nitelikte o markaların hem tüketicisi hem de bedelsiz-gönüllü tanıtım elemanı olmalarıdır.
Ve bu eylemin, onur-gurur ve kibirle yapılıyor olması da, ironiyi daha da hayrete çalmaktadır.
Teker üzerinden selamlarımla.
Murat Beyaz